Gün ağardı, her zamankinden daha karanlık şekilde.
Yağmur yağmaya meyilli olduğuna dair görüntü veriyor, çiselemeye başlıyordu. Üstten açık bırakılmış camdan duyulan o naif ses içeriyi doldurdu. Korel hala kollarımda uyuyordu, hareket etmeden.
Ara sıra nefes alıyor bana daha çok sokuluyordu ama hala gözlerini açmamıştı, hala üşüyordu.
Bense tam bir saattir yağmurun yağmasını bekleyerek cama bakıyor burada uzanmış ellerim Korel'in saçında düşüncelerimle boğuşuyordum. Ne yapabiliriz diye düşünüyor, elimizden ne gelir diye kendimle beyin fırtınası yapıyordum.
Ama yapabileceğimiz hiçbir şey olmadığına karar vermiştim.
Aklımdan dedemin günlüklerine bakmak geldi ama dedem benim kadar güçlü olmadığını yazmıştı ve o Lilith'i hiç görmemişti. Bu konu hakkında bilgi sahibi olamazdı.
Umutsuzluk içinde derin bir nefes verdim. Nefesim Korel'in yüzünü okşadı, kirpikleri kıpırdadı.
Yine de gözleri aralanmadı, plak hala çalıyordu.
Sabaha kadar aynı şeyi duymak başımı ağrıtmıştı ama ne ses çıkarmış ne de ufacık hareket etmiştim. Korel'in rahatını bozmak istemiyor daha fazla üşümemesi için yanından ayrılmıyordum. Ara sıra karnım guruldasa da Korel'in duymaması için açlığımı bastırmaya çalıştım. Dün akşam yemeği yememiştim, açlık karnımda garip sesler çıkmasına sebep oluyor aklımı çalıştırmamı zorlaştırıyordu ama şu an kalkıp yiyebilecek bir durumda değildim.
Yatağın içi bedenimi ısıtacak ve dışardan gelen soğuğa karşı beni koruyacak kadar sıcaktı ama Korel hala üşüyordu, yatakta biraz daha bana kaydığında yüzü göğsüme daha çok sokuldu, yanağı köprücüğüme yaslıydı. Boğazından bir hırıltı çıktı, kurumuş olmalıydı. Gözüm baş ucundaki su bardağına baktı, bir kalksam hem pencereyi hem plağı kapayabilir hem de ona su getirebilirdim ama.... ''Kal.'' Diye bir fısıltı kulaklarıma ilişti.
''Hepsi kalsın.'' Diye eklediğinde Korel'in sersemce uyandığını fark ettim, gözlerini hala açmamıştı.
''Anca ısınabildim.'' Yorganı daha da üstüne çekip benim üstümü de örttüğünde gülümsedim. ''Dereceyi yükseltelim mi?''
''Onun için de kalkman gerekli.'' Diye mırıldandığında ona hak vererek sustum. ''Senin burada hizmetkarlara ihtiyacın olabilir ama yer yüzünden insanlar hizmetkar yerine hizmetçi tercih ediyor onların yapması gereken işleri yapması için. Hizmetçin olsaydı her şeyi hallettirebilirdik.''
''Otel odası için hizmetçi mi tutsaydım?'' dediğinde gözleri aralandı, bu düşüncenin saçmalığı açlıktan dolayı geç dank etti. ''Doğru...'' diye mırıldandım.
Korel kıpırdandı, yorganı açtı ve içinden çıkarken arkasında çatık kaşlarla beni bıraktı. Önce resepsiyonu arayıp kahvaltı istedi, ardından pencereyi kapatıp mutfağa ilerledi.
Plağı kapatmamıştı, bende yatağın ucuna uzanıp plağı kapattığımda ne kadar rahatladığımı ve sessizliğe ihtiyacım olduğunu fark ettim. Korel bu şekilde nasıl uyuyabilmişti şaşıyordum. Ben sadece birkaç saat uyuyabilmiştim, rahatsızlık tüm bedenimde kan gibi dolaşıyordu.
Korel dudaklarında kalan suyu temizlerken dolabı açtı ve üzerine kalın bir şey giydi. ''Yakında istediğin olacak...''
''Ne? Ne olacak?''
''Hizmetçi...'' söylediği şakaya gülerek yatağa geri uzandım. ''Üstelik sende onu çok yakından tanırsın, benden çok onunla vakit geçirdin desem yeridir.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
Mystery / Thrillerİnsanlar cennete uzak, cehenneme yakındı. Cehennemin Kıyısında yürüyorlardı. Her yalanlarıyla, her günahlarıyla. İnsanlar yer yüzünde şeytandan kaçardı, çünkü bilirdi ki şeytanın ve kötülüğün onlara verebileceği tek ışık ateşin ışığı olurdu. Cehenn...