27 | İzin Ver Bana

643 51 20
                                    

27 | İzin Ver Bana

İhtiyacım olan Nefes değildi demiştim bir keresinde, ihtiyacım olan Korel'di demiştim ama şimdi fikrim değişmişti. Şimdi ikisi de lazımdı. Çünkü nefes almak şu an yaşadığımı hissettiren tek şeydi, yer yüzünde olduğumun ve hala ruhumun bedenimin içinde olduğunu hissettiren tek şeydi.

Artık Korel'in dokunuşları ve ruhu dünyaya özel değildi, bana yaşadığımı hissettirmiyordu. Çünkü onu öldüğümde de hissetmeye devam etmiştim. Onunla karışan ruhumuz dünyaya özel değildi, cehennemde de yanımdaydı, ruhumdaydı. Onun dokunuşları yaşadığımı değil var olduğumu hissettiriyordu, ölü ya da diri var olduğumu.

Çünkü her çiçek solardı, her şey eskirdi, zaman geçerdi ama hiçbir şeyin varlığı son bulmazdı. Yaşam ölüme dönerdi ama yine de var olurdu. Bedenimiz ölse bile ruhumuz var olmaya devam edecekti. O yüzden aşkı bedenimizle değil ruhumuzla yaşamalıydık, ruhumuzla yaşamalıydık ki sonu olmayan tek şey bu olsun.

''Bizi cehennem bile ayıramadı, yeryüzü de neymiş?''

Gerçekten ayıramamış mıydı?

Korel'den koptuğum an çektiğim acıyı hala derinlerimde hatırlıyordum, sızısı hala içimdeydi.

İçimden parça koparmışlardı. Çığlıklara bile sığmayacak cehennem azabının acısıyla eşit bir acıydı.

Ağır ağır kafamı sallayarak tekrar tuvale döndüm ve boyamaya devam ettim. Önce Korel'in bedenini ince fırçayla çizmeye çalıştım. Şu an öne eğik oturduğu için konumu değişmişti. Bu sebeple çizmem zorlaşıyordu. ''Az önceki gibi oturur musun?''

Kirpiklerini ağır ağır kırpıştırdı, yutkundu ve kurumuş dudaklarını yalayarak arkasına yaslandı. ''Tabi.''

Bacak bacak üstüne atarak tekrar ellerini tekrar bacaklarının üzerinde birbirine kenetledi. ''Ellerin iki yanında kalsın, kenetlenmiş şekilde çizemem.''

Kafasını aşağı yukarı sallayarak kenetlediği ellerini çözüp saçını düzelttikten sonra koltuğun kol kısmına bıraktı.

''Konuşmak da yasak mı?''

''Hayır, konuşabilirsin.''

Derin bir iç çekerek gözlerini yine üzerimde gezdirmeye başladı. O her zerresine sığmayan kadını bakışlarına, ben ise onu bu tuvalin içine sığdırmaya çalışıyordum.

İçime sığmayan, tenime ve bedenime sığmayan bu adamı bir tuvale sığdırmaya çalışıyordum.

Komikti.

''Komik olan ne?''

Yüzümü tuvalden ona döndüğümde ''Efendim?'' diye mırıldandım.

''Güldün.''

Görünene göre az önce aklımdakileri hissetmemişti.

O mu hissedememişti ben mi hissettirmemiştim?

Yoksa cehennemin parçaladığı ruhum artık bizim bağlarımızın gevşemesine mi sebep olmuştu?

''Fark etmedim, öyle gülesim gelmiş demek ki.''

''Hep gelsin.'' Fırçayı suya daldırırken ''Ne?'' diye mırıldandım.

''Gülesin... Hep gelsin. Ama göz yaşlarıyla beraber değil.'' Elim gözlerime gittiğinde akmaya devam eden göz yaşlarımı nasıl hissedemediğimi sorguladım.

''İnsan bedeni ölüp dirilmeye alışkın değil, o yüzden yalpalamadan ve bazı duyularını tekrar hissedememen normal ama merak etme hissedemediğin duyuların geri gelecektir.''

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin