23 | Büyülü Gece

1K 64 50
                                    

Cehennem, korkutucuydu. Nefes kesiciydi, soğuğun adını unutturacak kadar sıcak, sıcağı öğrendiğinize pişman olacak kadar yakıcıydı. Cehennemin en kötü yanı bildiğimiz gibi bedenimizi cezalandırmıyordu, ruhumuzu cezalandırıyordu. Bizi biz yapan ruhumuz yanıp yanıp diriliyor, tekrar tekrar küle dönüyordu. En kötüsüyse bunun bir sonu olmamasıydı.

Çünkü cennet nasıl sonsuzsa, cehennem de bir o kadar sonsuzdu. Cennet ne kadar temizse cehennem o kadar kirli, cennet ne kadar aydınlıksa cehennem de bir o kadar karanlıktı.

Cehennemin ruhumu paramparça eden sahibi şeytansa hepsini içinde barındırıyordu. Cennet kadar aydınlıktı, cehennem ateşiyle.

Can yakıyor ruhumu parçalıyordu, cehennem ateşiyle.

En kötüsü ise o da sonsuzdu, her şeyiyle.

''Günaydın.'' Diye fısıldadı o kızaran dudakları, gözlerimi açar açmaz ilk gördüğüm dudaklarıydı.

Elleri en son hatırladığım yerde, saç tellerimdeydi. Saçlarım parmak uçlarının sıcaklığı altında yumuş yumuş olmuştu. Yanağım da hala parmağının izini hissedebiliyordum. Gece boyu bana söylediği cümleleri hayal meyal de olsa hatırlıyordum, fısıltısını ve dokunuşlarını da öyle.

''Günaydın.'' Diye fısıldadım gözlerimi ovuştururken. Bedenlerimiz birbirine neredeyse yapışıktı, bunu sevmemin en büyük nedeni onun kokusunun tüm kokuları bastıracak kadar yakınımda olması ve nefesime bile karışmasıydı.

''Erken uyandın.''

''Ne kadar uydum ki?'' gözleri duvara döndüğünde daha önce fark etmediğim küçük duvar saatini gördüm. ''on iki saat.'' Diye mırıldandı.

Şaşırmadım, o kadar yorgunluk ve uykusuzluğa göre dediği gibi erken bile uyanmıştım. Kafamı yastığa tekrar gömdüğümde odanın içindeki sessizlikte karnımın guruldaması dolaştı.

Korel bu halime gülerken ben ise kafamı yastığa daha çok gömdüm. ''Fit mi kalmaya çalışıyorsun?''

''Ben zaten Fitim.'' Diye karşılık verip kafamı yastıktan kaldırdım.

''En son ki kahvaltı da pek öyle görü....'' Kararmış gözlerim ona döndüğünde cümlenin devamını getirmeyi kesip dudaklarını birbirine bastırdı ardından ''Maşallahın var.'' Mırıldanarak cümlesini düzeltti.

Dudaklarımda belli belirsiz tebessümle yataktan kalkarak lavaboya ilerledim. Eğer yüzüme soğuk su vurmazsam kesinlikle ayılamayacaktım. Çünkü uyku beni öylesine sevmişti ki kollarını üzerimden çekmiyordu.

Elime çarpan soğuk su irkilmeme sebep olurken yüzüme vurduğum soğuk su da ayılmama sebep olmuştu. Soğuk suyu anında buz tutan ellerimle kapatıp kenardaki havluyla yüzümü kuruladım.

Lavabonun kapısı açıldı, kapının arasından bana bakan mavi gözler gülümsedi. ''Semum bizi çağırıyor.''

Havluyu yerine astıktan sonra aralık bıraktığı kapıdan çıkarak arkasından ilerledim. Asansöre değil merdivenlere yönelmişti. Bir kat için asansör beklemeye bence de gerek yoktu.

Yüzüme gelen saçları saçımın arkasına sıkıştırdıktan sonra Korel'in açtığı kapıdan içeri girdim.

Semum sadece on iki saat içinde gerçekten de her şeyi halletmiş görünüyordu. Yerdeki kargalar toplanmış, zemin silinmiş ve yeni halı gelmişti.

En önemlisi ise ağır ve mide çalkalayan koku artık yoktu. Odanın içine tamamen girdiğimizde gözlerim etraftan Arkun'a döndü. Uyanık ve daha iyi görünüyordu. Saçları nemli, yüzü temizdi. Duşa girmiş olmalıydı, önünde bitmiş bir kahvaltı tepsisi duruyordu.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin