20 | Koruyucu Melek

860 80 40
                                    




İnsanlar çığlık çığlığaydı, çığlıklar ne kadar güçlüyse sesleri o kadar baskındı. Yine de kimse onları duymuyordu. Belki çığlıkları yeri göğü inletecek kadar fazlaydı, belki de benimki kadar fazlaydı ama onlar birbirinin çığlığını, kendi çığlıklarıyla örtüyordu. Cehennem dediğinizde akla sadece ateş ve yanan insanlar gelirdi, ama cehennem bundan ibaret değildi.

İndiğimde cehennemin bundan ibaret olmadığını ve hayatımda gördüğüm en korkunç yer olduğunu anlamıştım.

Korel'in elleri kollarımı sardı, beni koruyabileceğine dair bir şeyler söylemek istiyordu ama dudaklarından yalan barındırmayan bir cümle çıkamayacağı için hiçbir şey söylemedi. Onu anladım, onu hissettim. Elinin üzerine elimi koyarak tenimdeki sıcaklığı hissetmesini bekledim.

''Beni düşünme, ben kendimi koruyabilirim. Rolleri değiştik unuttun mu? Artık şeytan benim.'' Son cümlemi alayla söylemiştim. Gülmesi için ama o gülmedi. Yüzünde ciddiyet ve endişe izleri taşıyordu. ''Korel...''

Elini kolumdan indirdi ve ensesini kavradı. Sıkıntıyla nefesleniyor odanın içinde tur atıyordu.

''Bana inanmıyor olabilirsin ama...''
''İnanıyorum.'' Diye mırıldandığında yüzünü bana doğru dönmüştü. O mavi gözleri ateşsiz her zamankinden soğuk görünüyordu. İçine girdiğinizde sizi üşütecek bir deniz gibi, soğuk ve ıssız.

Yanına ilerleyip ellerini tuttum, parmak uçlarımız yine ikimizi tamamlayacak derecede sıcaklık aktarımı yapıyordu. Bu kez sıcak olan benken soğuk olan oydu ama kimin soğuk kimin sıcak olduğunun hiçbir zaman önemi olmamıştı. Çünkü tenlerimiz birbirine değdiğinde ikimizde sadece sıcağı hissediyorduk, çünkü ikimizde birbirimizin teninde yanıyorduk.

''Şeytan denildiğinde herkes korkudan kaçmaya başlar ama şu an ortada korkabilecekleri bir şeytan görmüyorum... Özellikle de seni isteyen iblislerin.'' Yüzü tekrar yere doğru eğildiğinde parmaklarımla çenesinden yakalayıp yüzünü kaldırdım.

''Sen cennetten kovulmuş bir meleksin, senin tenin, gözlerin, varlığın ateş. Hepsi senden korkuyor, korkmak zorunda. Sen ateşini kaybetmedin Korel, o ateş hala derinlerinde. Eğer o ateş senden kopsaydı hala yaşıyor olamazdın.''

''Sönen bir ateş durduk yere tekrar yanmaz.'' Dediğinde gözlerim kısıldı.

''Belki de ateşini yeniden yakmalıyız.'' Kafasını sağa sola salladı. ''Annemi bir daha yer yüzüne indirmeyeceğiz.'' Dudaklarımda sinsi bir gülümseme oluştu. Aklımda şeytanın düşünceleri fink atıyordu. Kalbimin karanlıklarla sarıldığını hissedebiliyordum. Ona ait olan her şey bana aitti, bu karanlık artık beni korkutmuyor bana yabancı gelmiyordu. ''Annenden bahsettiğimi kim söyledi?''

''Seni şu an öldürecek güce sahip olamayabilirim ama bu güce sahip biri hala yer yüzünde geziyor. Belki de iki kişi...'' dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Haklıydı, biri Azra'ydı. Eğer kendimi son anda korumasaydım şimdi cehennemin derinliklerinde Sencer'in yanında yer alıyor Lilith'e yalvarıyordum.

Bir an bu düşünce içimi titretti. ''Haklı olabilirsin.''
''Haklıyım ve seni riske atmayacağım. Ne ateş için ne de başka bir şey için.'' Bu korumacı ve keskin tavrı ne kadar hoşuma gitse de içinin ateş özlemiyle yandığını hissedebiliyor bunun için üzülmeden edemiyordum.

''Bir yolunu bulacağız.''

''Yeni bir yol aramıyorum Efnan...'' derin bir nefes verip ellerimi tuttuğunda ani değişimi aklımı karıştırdı. Gergin görünüyordu, çene kasları kasıldı. Damarları beyaz teninde fırça darbeleri gibi dağınık ve güzellikle gözler önündeydi. Gözlerini yana çevirip dudaklarını ısırdı.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin