33 | Bilinmezliğin Izdırabı

317 37 24
                                    




Gecenin bu saati bölüm mü attın gerçekten demeyin uyumayıp attım gerçekten ve bölümü yazma sebebim az önce ki bölüm sonunun pişmanlığı sizden aldığım tepki ama bu bölüm sonu da hiç farklı olmadı ne olacak şimdi? Neyse uzatmadan geçelim bölüme çünkü aklımda hiç olmayan şeyler oluyor yazarken sözde şimdiye bu kitap bitmişti ama geri gelen yeni bir kaç karakterimiz var onlarla biraz hasret giderelim, yavaş yavaş zaten sona yaklaşıyoruz...

İyi okumalar!

Instagram : Byzloey

Beğenmeyi ve Yorum yapmayı unutmayın, hepsini tek tek okuyorum. ^^


33. Bölüm | Bilinmezliğin Izdırabı


Blinding Lights | Loi


'Onu avcının kollarına atıyorsunuz efendim.'

'O benden başka kimsenin kollarına gitmez.'

'Ama avcının yolunu açtınız, Efnan'ın peşini kolay kolay bırakmayacağını söyledi.'

'Annemin yarattığı bu iradesiz hali ona bunları söyleten, ama bırakacak. Er ya da geç...'

Uğultu... kulaklarımda bir yabancının sesinin uğultusu.... Belki de kulaklarımda değil. İçimde, en derinimde.

Bir kulak uğultusu değil bu hayır, zihin uğultusu. Bu duyduklarım her ne ise kesinlikle kulaklarımla duyduğum bir ses değil.

Boğuk bir hava yayılmış etrafa ve her yer karanlık, bir şeyler eksik. İçimde büyük bir şey eksik, ne eksik?

Yangın mı? Yoksa karanlık mı?

Adlandıramadığım büyük bir nokta sol tarafımda eksik olan. Kalp, işini yapıyor musun? Bana hiç öyle gelmiyor çünkü ağrıyorsun. Belki de ağlıyorsun, neye ağlıyorsun?

Gözlerim neden aralanmıyorsunuz aydınlığa? Neden hala karanlıktasınız birini arar gibi?

Ya burnum, neden güzel koku almıyorsun? Sanki başka bir koku arıyorsun.

Kirpiklerim neyse ki siz kıpırdıyorsunuz, neyse ki siz normal davranıyorsunuz anormal olan bu bedende.

Boğazım da bir kuruluk var, ne bu gariplik böyle? Anlayamıyorum, bedenim neden böyle yapıyor?

Uyanmalıyım, uyanmalıyım ve dedemin mezarına gitmeliyim. Dedem beni bekliyor, bana çok kırgın çünkü onun yanına hiç gitmedim uzun zamandır.

Zorluyorum gözlerimi açılmaları için çünkü ben zorlamazsam açılmayacaklar, fısıldıyorlar bunu bana ama sonunda yenilerek açılıyorlar. İlk gördüğüm şey içeri sızan öğlen güneşi ve görüntüsü yavaş yavaş netleşen karşımda masama kalçasını yaslayarak kollarını birbirine bağlamış beni izleyen Semum.

''Günaydın.''

''Günaydın.''

Boğazımın kuruluğu o kadar belli olmuştu ki Semum masanın yanındaki sürahiden su doldurup hızlı adımlarla baş ucuma gelmişti. Yatağımdaydım, odamda yatıyordum.

Saat kaçtı? Neden bu kadar çok uyumuştum anlayamıyordum.

''İyi misiniz?'' gözlerini kısmış beni izleyen Semum'a kirpiklerimle onay verdiğimde bitmiş suyu baş ucuma bırakarak yataktan kalktım. İlk başta dengemi kuramamıştım, son anda gardolabımdan tutunduğumda Semum bana yeltenmek üzereydi ama tutunduğum için yerinde kalmıştı.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin