Bir savaş vardı, bu savaş yer altında ve yer yüzündeydi. Başlatan kim olursa olsun, bitirecek olan kim olursa olsun zarar görecek sadece insanlardı. Yer altında olanlar yer altına dönerdi, gökyüzünden inenler tekrar gökyüzüne dönerdi. Onlar her zaman bildikleri gördükleri yerlere dönecekti, insanlar ise bu sahte dünyaya gözlerini yumup gerçek dünyaya gözlerini açtığında daha önce hiç görmediği, bilmediği bir yerde olacaktı. Belki hiç tatmadığı bir ateş onları yakacak çığlıklarıyla yer altını fokur fokur kaynatacaktı. Belki de gök yüzüne yükselip burada hayal bile edemeyecekleri bir huzura kavuşacaklardı.
Bu savaşta iyi ve kötü yoktu, taraflar sadece insanlar ve iblisler olarak ikiye ayrılıyordu. Ben bu savaşta yine ikisinin arasında sadece bir köprü olarak kalıyordum. Nereye gitmesi gerektiği bilinmeyen bir köprü.
Herkesin içinden geçmek istediği, herkesin kendi yanına çekmek istediği bir araç.
Tek görevim, tek istenme sebebim buydu. Ben olduğum için değil, değerli olduğum için değil, bir araç olduğum için.
Hiç kimsenin beni kullanması koymazdı, onunki hariç.
Beni tek sarsabilecek ihanet, şeytanın ihanetiydi.
Şeytan buna ihtiyacı olamayacak kadar güçlü olmalıydı. İnsanın önünde diz çökmeyen şeytan, insana muhtaç olmamalıydı.
O yüzden birazdan duyacağım hiçbir şeye inanmamalıydım, hem de hiçbir cümlesine.
''S...siz de kimsiniz? Benden ne istiyorsunuz?'' ne istediklerini bilmediğimden değildi, duymaya korktuğum hangi cümleyi söyleyeceklerini merak etmemdendi. ''Sadece yanında olmayı istiyoruz.'' Hemen solumdaki kadın elini elimin üzerine koyduğunda içimdeki ölüm ve acı hissiyle kıvrıldım. Gözlerim Korel'e kaymak istedi, ondan yardım etmek istedi ama karanlık ruhlar önümü kapatmış beni ondan ayırmıştı.
''Seni korumak için geldik.''
''Kimden?'' karşımdaki adam sorumla yüzünü arkasında kalan Korel ve Sencer'e çevirdiğinde sonunda arkası dönükte olsa onu görebilmiştim.
Nefesim onu gördüğümde ikinci kez kesildi, vücudum korkuyla gerilirken titreyen ellerimi dizime indirdim. Korkuyordum, bunu hissedebilmesi için uzunca baktım. Arkasını dönmedi, hissetmedi. İçimdeki onun adını haykıran kızı duymadı.
''Onlardan.'' Sencer ve Korel büyük boy birasını içerken beni hissetmiyor görünüyorlardı. Bu bir kez daha canımı yaktı. Ben dışarda, onlar içeride otururken, bu kadar yakınken beni görmemeleri binlerce parçaya ayrılmama sebep oldu.
''Neden onlardan korumak istiyorsunuz?'' ikinci sorum masadaki herkesin bana dönmesine sebep olurken tam karşımdaki adamın yüzüme doğru eğilmesine ve beni korkuyla geriletmesine de sebep olmuştu.
''Köprü... Senin hiçbir şeyden haberin yok...'' Diye fısıldadı. Fısıltısından ruhunun nefesini yüzümde hissettim. Bedenimden güçlü bir titreme geçti.
''Ne demek istiyorsun?'' elim korkuyla boynuma gitti, kolyemin yokluğunu tamamen unutmuştum. Tutunacak bir dal arıyordum, yoktu.
Korku sesime yansımıştı, etrafımdaki kanlı ruhlar buna aldırmadı. ''Korkman gereken biz değiliz. Biz seni cehenneme yollamaya değil seni korumaya geldik.''
''hiçbir şey anlamıyorum.'' Gözlerim dolmuş sesim bir kez daha titremişti. Etrafımda hissettiğim ölü ruhlar ve bedenler korkudan tüm bedenimde kasılma oluşturuyordu.
''Biz yer yüzüne senin sayende çıkabiliyoruz, eğer sen ölür cehenneme gidersen hiçbir iblis yer yüzüne çıkamaz. Orcus'un görevi de iblisleri yer yüzünden temizlemek, görevine itaat etmek zorunda. Lilith seni istiyor.''
![](https://img.wattpad.com/cover/143970550-288-k254673.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
Mistero / Thrillerİnsanlar cennete uzak, cehenneme yakındı. Cehennemin Kıyısında yürüyorlardı. Her yalanlarıyla, her günahlarıyla. İnsanlar yer yüzünde şeytandan kaçardı, çünkü bilirdi ki şeytanın ve kötülüğün onlara verebileceği tek ışık ateşin ışığı olurdu. Cehenn...