28 | Üç Düğme

657 46 37
                                    




Instagram: Byzloey

Yorum atmayı, unutmayın hepsini tek tek okuyacağım.

İyi okumalar, paragraf aralarını boş bırakmayın ^^


28. Bölüm | Üç Düğme

In The End | Tommee Profitt, Fleurie, Jung Youth


Aşk... Bize bahşedilmiş en eşsiz duygulardan biriydi.

Bunu ne kadar fark etmesek de her duygunun sonu aşka çıkardı. Nefretin, sevginin, üzüntünün, hayal kırıklığının... Belki de aşk denen duygu bunların her birini barındıran bir duyguydu.

Bu yüzden adına aşk dediler bu duygunun. Bu yüzden aşıklar her duyguyu hissetti karşısındaki insana, bazen nefret bazen üzüntü bazen hayal kırıklığı bazen ise derinine işleyen bir sevgi.

Son zamanlarda sadece bunu düşünüyordum çünkü aşk tam da şu an hissettiğim bu duygu karmaşasının ortasına doğan bir şeydi.

Bana normalde çok uzak olan bu duygu şimdi derinlerimde tenimin ve zihnimin altındaydı.

Uzaktan gelen uğultulu seslerle kirpiklerimi göz kapaklarımı aralamadan kırpıştırdım birkaç kez, derin bir uykunun içindeydim. Uyku beni nasıl sarıp sarmalamış özlemimle kavrulmuşsa, uyanmama rağmen kollarını üzerimden çekmemişti. Hala hareket edemiyordum ama kirpiklerimi kırpıştırabilecek kadar da ayılmıştım.

Kulağıma gelen bu uğultu, dışarıdan gelen bir ses değildi. Bir düşünceydi, içimde yankılanan ama ne olduğunu kelimeleri birleştiremediğim için anlayamadığım bir düşünceydi.

'Derin bir ateş çukurunda efendim.'

Sesin sahibini tanıyordum, sesin sahibinin varlığını hissedebiliyordum. Hem de gözlerimi açmadan.

'Bir çukur değil, bir uçurum yarat ona... Öyle bir uçurum olsun ki ateşler gökyüzünü sarsın, öyle bir uçurum olsun ki Efnan'ın tek gördüğü şey olan ateş onun bu dünyada bildiği, gördüğü tek şey olsun. Başka hiçbir şeyi hatırlayamasın, ne suç işlediğini kim olduğunu bile hatırlayamasın.'

Bu ses daha yakındı, daha içimdeydi ve daha tanıdığımdı.

Bu ses benim bir parçamdı ama bu sesin söylediklerinden tek anladığım kelime bir uçurumdu.

Başka hiçbir şeyi algılayamamıştım çünkü bu sırada kirpiklerimi kırpıştırmakla meşguldüm.

Sonunda göz kapaklarımı aralayabildiğimde Korel'in yanımdaki varlığını ettiği hareketle hissettim. Elim omuzundan boyun bölgesine düştü, tenimi bir sıcaklık sardı ve bir kapı sesi duyuldu.

Hava aydınlanmıştı, yeni araladığım göz kapaklarımı geri kapatmayı istememe yetecek kadar aydınlanmıştı hem de.

''Günaydın.''

Boynumdaki sıcaklık parmak uçlarımı ve avuç içimi kısa bir an sızlattı. Gözlerimi gömleğinin düğmelerinden yüzüne çıkarmak için kafamı kaldırdığımda o buz mavisi hareleri yüzümü inceledi gülümseyen dudaklarla.

Kokusu burnuma dolmuş tenime karışmıştı, hem de vücuduma temas etmeden.

''Günaydın.'' Diye mırıldandım kuruyan dudaklarımı ıslatırken.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin