Hala nefret ediyor muyum?
Hiç edebildim mi? Sana karşı koyabildim mi? O kadar nefretin içinden bile temiz, ak şekilde nasıl çıkabildin?
Belki de her zerremle sana çekilirken nefret edemediğim için kendimden nefret ettim?
Sessizliğim karşısında gözleri kısıldı ve neredeyse üzgün diye adlandırabileceğim bakışlarla beni izlemeye başladı. Arkun odada tur atmayı bırakıp tekrar yanıma siyah deri koltuğa oturmuştu. Ortamdaki sessizlikle gözlerim odanın içinde gezindi. Duvarlarda birçok silüet içeren tablolar asılıydı, hepsi Korel'in eseri olmalıydı.
Nevresimi gri tonlarındaydı, duvarlar da açık griydi. Yerde de siyah ince kadife bir halı mevcuttu ve etrafta neredeyse hiçbir şey yoktu, sadece Korel'in arkasında kalan kitaplık baştan sona doluydu.
''Kazı çalışmalarında bir sürü cesetler bulundu, onları yapanda sendin öyleyse.'' Dakikaların saatleri kovaladığı süre içinde sessizliğini koruyan Arkun sonunda sessizlik grevini bırakmış ağzındaki baklaları çıkarmaya başlamıştı.
Korel kafasını sallamakla yetindi, gözlerini hala üzerimden ayırmıyordu. ''Ne zamandır yer yüzündesin?''
''50 yılı aşkındır.'' Bu soruyla derin bir iç çekti, Arkun yüzünü Sencer'e döndü.
''Sizde mi?'' Sencer onaylarken ''Azra ara sıra gelir, yer yüzünü bizim kadar sevmiyor.'' Diye ekledi.
Azra kolyem takılıyken dokunsa benim de canımı yakabilir beni korkutabilirdi ama artık biliyordum ki canımı yakamazdı, ama Arkun'un canını çok kötü yakabilirdi ve bu yüzden ondan nefret ediyordum. Aramızda nefret içeren bir çekim oluşuyordu, belli bir nedeni yoktu sadece sezgilerim aramızdaki bağın nefret olduğunu fısıldıyordu.
''Peki büyücüler, onlar ne oluyor?'' dediğimde Sencer ve Korel'in bakışları birbirine döndü. ''Büyücü mü?''
''Geçmiş yıllarda taşındığım bir şehir de büyücü vardı, her yerde Eva'nın odasındaki gibi garip çizimler ayinleri vardı. Üstelik istedikleri şeyi de uçurabiliyorlardı.'' Sona doğru benim sesim kısılırken Sencer'inki zıt bir şekilde yükselmiş kahkahası odayı doldurmuştu. Korel ise masumca gülümseyerek bana bakıyordu.
Şeytan ve masumluk... Ne harika bir ikili ama?
Korel ''Büyücü diye bir şey yoktur.'' Diye eklediğinde Arkun da dudaklarını ısırıyor gülmek ve gülmemek arasında kalmış gibi görünüyordu. ''Onlar da silüetler, kendini saklama gereği duymayan silüetler.''
''Harika.'' Diye fısıldayarak son ısırığımı aldım. Yani etrafımda aslında gerçek insan olan tek kişi Arkun'du. Neyse ki o da hepsine bedeldi.
Arkun'un telefonu çalmaya başladığında ekran da Erkan yazısını göz ucuyla gördüm. Telefonu açtı, Erkan genelde kısık tonlarda konuştuğu için ne dediğini telefon yakınımda olsa da duyamamıştım. Arkun geleceğini söyleyerek telefonu kapattı.
''Ne oldu?'' telefonu cebine koyarken ayaklandı, gözleri karşısındaki iki kardeşe kısa bir bakış atıp tekrar bana dönmüştü.
''Erkan'ın yanına gitmem gerekiyor, sen...'' tepsiyi kenara bırakıp son lokmamı yuttum. ''Sorun değil sen gidebilirsin, benim daha sormam gereken şeyler var.'' Arkun ikna olmamış bakışlarla bana baktı, ''Emin misin?'' ben kafamı sallarken Sencer yine araya girmişti.
''Kargalara yem etmeyiz merak etme.'' Onun alayla söylediği cümle bizde mimik bile oynatmamıştı. Arkun benimle vedalaşıp giderken arkasından bir süre baktım. Eh beni yalnız bıraktığı için endişelenmesi anlaşılırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
Misterio / Suspensoİnsanlar cennete uzak, cehenneme yakındı. Cehennemin Kıyısında yürüyorlardı. Her yalanlarıyla, her günahlarıyla. İnsanlar yer yüzünde şeytandan kaçardı, çünkü bilirdi ki şeytanın ve kötülüğün onlara verebileceği tek ışık ateşin ışığı olurdu. Cehenn...