22 | Hem Ceza Hem ödül

844 79 38
                                    

Duyguları doruklarımda hissetmiştim, en çok da ateşi.

Ateşi söndürenin onun zıttı olduğunu sanmıştık, sıcağı her zaman soğuk söndürürdü.

Ama benim sıcağımı benden daha sıcak biri bastırmıştı, soğuğa alışamayan ve hiçbir zamanda alışamayacak bedeni bastırmıştı.

Kumar masasına oturmuştuk, kumara başlamıştık ve en sonunda kumarı kazanmıştık.

Gözlerimi aralamama gerek bile yoktu, bu dudakları her zaman tanırdım. Tenime olan dokunuşlarını tanırdım. Onu parmak izlerinden, dokunuşlarının yumuşaklığından, teninin ısısından ve bana hissettirdiği duygulardan tanırdım.

Biz bu oyunu kazanmıştık, hiç kimseyi ve birbirimizi kaybetmeden. İçimdeki ateş söndüğünde belimdeki soğuk el, dudağımdaki soğuk dudak sıcaklaşmaya başladı. Her zerresi hasret kaldığım ateşe geri sarıldı. Ateş sahibine geri dönmüştü.

Ateşin sahibi özlediği ateşin hasretiyle daha fazla yandı. Belim ilk zamanlarımız gibi yanmaya başlamıştı, canım yanmıyordu ama tenimin yanmaya başladığını hissediyordum.

Gözlerim sonunda aralandığında mavi gözlerinden daha çok sevdiğim alevle sarılı gözlerini gördüm. Dudakları dudaklarımdan çekildiğinde dudaklarındaki gülümseme ve gözlerindeki intikam ateşi içimi kavurdu.

Bu savaşı atlatmamızın iyi yani bir daha güçsüz olmayacağımızdı, kötü yanıysa bu savaşı kazanmamız bizi çok daha büyük bir savaşa sürükleyecekti. Çünkü bizi yer altında bekleyen bir kadın vardı.

''Ateş şeytana aittir.'' Diyerek elini yavaşça belimden çekti. ''Köprü de en az ateş kadar şeytana aittir.'' Diyerek ekledi ve gölgeleşen vücuduyla, alevle sarılmış gözleriyle onlara doğru döndü.

Grim bıçağı kendine saplayarak kurtulmuştu, ruhu başka bir bedene geçecekti. Beden yere yığıldığında gerçek babama sarılamadan gözlerimin önünde ölüşü içimi sızlattı. Sertçe yutkundum, Grim'in ruhunu görüyordum, aynı kuzgun gibi siyahtı ve bir anda göz önünden yok olmuştu.

Korel büyük bir hayranlıkla ve memnuniyetlikle bizi izleyen Semum'a döndü. ''Bana onu getir.''

Semum kafasını eğdi ve geri geri yürüyerek arkasını döndü, bir anda gözümün önünden kayboldu.

Azra birkaç adım gerilemeye başlamıştı. Korel elini Arkun'un etrafına sarılan ateşe uzattığında ateş yerde çizgi haline gelerek yerden Korel'in ayak uçlarına kadar geldi. Ateş Korel'in vücuduna eklendi, Arkun hala öksürüyordu. Azra zamanının bol olması için çemberi hayati riski olmayacak bir genişlikte tutmuştu.

''Birinci cezan, bir daha yer yüzüne inemeyeceksin. Efnan'a saldırarak zamansız yaşamının en büyük hatasını yaptın ve benden sonsuz bir cehennem hakkı kazandın. Onun tenine verdiğin zararların hepsini derin bir sonsuzlukta her gün her saniye hissedeceksin. İkinci cezan, cehennemde sana çok özel bir yer hazırlayacağım, hiçbir günahkarın hak edemeyeceği bir yer. Sadece sana özel, karşımda olarak sana karşı olabilecek merhamet duygumu yok ettin. Üçüncü cezan ise ateşini sonsuza dek kaybetmek. Sencer'in cehenneme gitmesine ve benden ateşin alınmasına sebep olduysan aynı şeyleri sende tatmalısın.''

Azra gözlerinde daha önce hiç görmediğim bir korkuyla yere düştüğünde ''Merhamet et abi...'' diye fısıldadı. Korel ise dudakların da hala duran gülümseme ve başının üstünden uzanan korkunç boynuzlarıyla kafasını sağa sola salladı. ''Ben tanrı değilim.''

Azra sertçe yutkunduğunda Korel Azra'yı yakalamak için eline benzettiğim gölgesini uzattı ama Azra bir anda gözden kayboldu.

Nasıl olduğunu anlamadığımız şekilde bir anda gözümüzün önünden kayboldu, süründüğü yerde küçük alevler kalmıştı. Korel'in gözleri bana döndüğünde ifadesinden çözebildiğim kadarıyla kaşları çatılmıştı.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin