Beste
Koşarak odama çıktım ve göbeğimi açıkta bırakan bol tişörtümü ve mini siyah bol şortumu giydim. Saçlarımı kabartmış ve seksi olmak içinde şekil vermiştim. Abim bugün şehir dışına çıkmıştı ve Naz ile aramızda parti yapacaktık. Naz’ın aramızda dediği parti benim tanımadığım birkaç kişiyi de kapsıyordu ama umursamadım. Abimin otoriterliğinden eğlenmeyi unutmuştum.
“Oho! Sen hala aynaya mı bakıyorsun? Hadi kızım çok güzelsin, anladık ve bütün kızlara taş çıkarıyorsun ama birazdan millet gelecek. İçecekleri ve çerezleri hazırlamamız gerekiyor.”
Gülümsedim. Onun karamel rengi saçlarına bayılıyordum ama ben doğal sarışındım ve mavi gözlerimle abimin kopyasıydım. Yüzümü buruşturup odadan çıktım ve Naz ile alt kata mutfağa geçtik. Biralar dolaptaydı ve çerezlerde kâselere koyuldu mu tamamdı işte. Bu kadar abartılacak bir şey değildi. Naz elindeki çerçeveyi gözüme sokarak salladı.
“Hala abinin bu arkadaşına takıntın var, değil mi? Çocuk tam bir doğal afet, tatlım! Ona her şeyimi verebilirdim.”
Çerçevedeki fotoğrafa baktım. Abim ve iki en yakın arkadaşı ile mezuniyetten sonra çekinmişlerdi bu fotoğrafı. Ben çekmiştim. Arda, siyah düz saçlı, mavi gözlü ve beyaz tenli biriydi. Dudakları o kadar dolgundu ki o konuşurken kendimi hep dudaklarını izlerken buluyordum. Çok yakışıklıydı ve ona âşıktım ama onun bana karşı bir şey hissetmediğini biliyordum. Abimin kardeşi gibiydi. Doğal olarak beni de kız kardeşi gibi görüyordu. Sinirle çerçeveyi elinden çekerek aldım.
“Aşk aşktır ve kolayca bitip puf diye ortadan yok olmaz.” Dedim ve çerçeveyi yerine geri bıraktım. Ben çerezleri kâselere boşaltırken kapı çaldı ve Naz heyecanla derin nefes alip koşarak kapıyı açmaya gitti. İçeriye beş kişi girince şaşırdım. İkisi kız üçü erkekti. Abim bunu öğrense beni kesin keserdi. Ama onun canı cehenneme!
Naz, ben çerezleri içeriye taşırken büyük bir tencereye buz döktü ve biraları çıkarıp içine yerleştirdi. Çerezleri koyduğum orta sehpaya koydu. Müzik çalardan ritimli şarkı açtı. Abimin vazgeçilmez ses sistemleri anında devreye girdi ve evin her köşesinde basslar yankılandı.
Bugün gerçekten evde içecektik ve deli gibi eğlenecektik. Erkekler aynı anda ayağa kalkıp mobilyaları sürerek ortayı açtılar. Sehpayı da Naz’la ikimiz kenara çektik. Adını Kadir diye hatırladığım çocuk biraların ağzını açıp sehpaya dizdi.
“Hadi, millet. Kapın birer tane.” Dedi ve kendisi bir tanesini alıp kafasına diklemeye başladı. Vay canına! Nefes bile almadan yudumluyordu. Şişe yarıya inince elindeki şişeyi salladı. “Hadi beni geçmeye çalışın.”
O anda gaza geldim ve şişeyi kapıp dikledim. Tamam, acıydı ama bira o kadarda tehlikeli durmuyordu. Abimler biranın sudan farksız olduğunu söylüyorlardı. Onlar daha ağırlarını tercih ediyorlardı ama ben ilk defa alkolün tadına şimdi bakıyordum. Dikleme işimi bitirince şişeye baktım.
“Evet!” diye bağırdım. “Geçtim seni!”
Çocuk kafasını öne eğdi ve yapmacık bir utanmayla kafasını iki yana salladı. Herkes biralara saldırdı ve bir taraftan bira içiyor bir taraftan ağzımıza çerez tıkıyor bir taraftan da deli gibi dans ediyorduk. Üniversitenin birinci sınıfını başarıyla bitirmiştik ve bu kutlamayı hak ediyorduk. Birinci şişem bitince açılmış olan diğer şişelerden birini kaptım. Hafif çakır keyifliğe doğru yol almıştım ama ben sarhoş olup eğlenmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızda Kalsın! (Büyük Sırlar Serisi I)
RomanceSevmek ve sevilmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Ihanet ettiğini düşünmek ve açıklama yapma dürtüsü en büyük korkuydu. Peki bir ilişkide tek taraflı cesaret ve caba yeterli miydi? Insan bazen anlayamaz kaybetmeden sevdiğini... Özellikle en yakın arka...