Arda
Kalbim söküp atılsa daha iyiydi. Lanet olasıca gözlerini kapa! Batu’ya yumruk atmamak için yumruklarımı sımsıkı yaptım ve bakışlarımı donup kalan Beste’ye çevirdim. Batu ise hala ona buz gibi bakışlarla bakıyordu. İstediğim tek bir şey vardı o da Beste’nin kolundan tutup sürükleyerek bu evden çıkarmaktı. Lanet olsun! Ayağa fırladım. Daha fazla tutamazdım kendimi.
“Kendine gel Batu!” diye bağırdım. Anında bana baktı. “Kız sadece sana neden ağladığını anlatmaya çalışıyordu. Ona bu kadar kaba davranacağın tek bir şey bile yapmadı!”
“Sen karışma!” dedi Batu.
“Hayır, karışacağım. Hem de öyle bir karışacağım ki!” dedim ona bütün sinirimle bağırırken. “Bir piç kurusu gibi davranmayı bırakana kadar da karışacağım.”
“Arda.” Diye fısıldadı Beste. Ona baktım. Şaşırmıştı. Hem de çok. Sanırım yaptığım bu şey onu çok şaşırtmıştı. O sırada Yasin ellerini teslim olmuş gibi havaya kaldırdı. Hafif çakırkeyifti.
“Ben gidiyorum. Kızlara geri döneceğimizi söylemiştik. Unuttun mu?” dedi Yasin Batu’ya.
Batu, uzun uzun baktı. “Hadi gidelim!” dedi ve arkasına bile bakmadan kapıyı çarparak çıktı. Piç kurusu! Konusu annesi olunca nasılda mağara adamına dönüyordu. Tamam, kabul ediyorum. Konu zayıf noktasıydı ama karşısındaki de kardeşiydi. Canından bir parçasıydı. Yasin omzuma dokundu ve elini kaldırıp Beste’ye döndü.
“İyi geceler Fıstık. Abine aldırış etme. Sinirlenince ne söylediğini bilmiyor, biliyorsun.” Beste başıyla onayladı ve Yasin’de evden çıktı. Kafamı iki yana sallayıp koltuğa çöktüm. Beste’ye baktım hala olduğu yerde duruyordu. Yıkılmış gibiydi. Gözleri boş boş bir noktaya sabitlenmiş ve bir şeyler düşünüyor gibiydi. Sonra birden çöktü ve basamaklara oturup sırtını merdivenin tırabzanına yasladı. Gözleri gözlerimi anında buldu. Eliyle saçlarını arkaya attı.
“Beni savunman garipti.” Dedi donuk bir sesiyle. “Şaşırdım, hem de çok.”
“Seni savunmadım.” Diye kendimi hemen savunmaya geçtim. Savunmaktan çok onu kandırmaktı bu.
Beste küçük bir tebessümle kafasını geriye yatırdı. “Beni savunmazsın, beni kıskanmazsın, beni s…” sustu. Gözlerini yumdu. “Ne düşünüyorum, biliyor musun?” sessizce onu izlemeye başladım. “İkimizin ne yaptığını ya da ne yapacağını düşünüyorum. Ben bu konuda cesaretliyim.” Dedi ve gözlerini açıp bana baktı. “Peki, ya sen? Sen cesaretli misin, Arda? Ya da göze alabilecek misin? Ya da göze alabilecek kadar değerli miyim? Senin için ne ifade ediyorum?”Gözlerimi kıstım. İşte büyük soru buydu. Bunun cevabını ben de bilmiyordum ki. Beste dikkatimi çekiyordu. Beni etkiliyordu. Dokunuşunu geçtim bakışı bile aklımı başımdan alıyordu. Onu başka erkekle yan yana bile düşünemiyordum. Bu düşünce içimi bunaltıyordu. Bu kısımlar tamamen bir takıntıdan dolayı oluşan duygulardı, öyle değil mi? ona tamamen takıntılı bir şekilde bağlanmıştım. Bağlanmak mı? Bu sadece sevgide olurdu. Benimkisi sadece takıntıydı. Sadece takıntı. Bunu anlamak için bir şeyler bulmam gerekiyordu ama ne?
“Bilmiyorum.” dedim en sonunda ve Beste o anda bana afallayarak baktı.
“Bilmiyor musun? Sen ciddi misin? Hoşlandığını sanıyordum. Bu da değer vermek olmaz mı?” diye sorarken daha çok kendine soruyormuş gibiydi ama ben omuz silktim. Bilmediğim bir şeyi ona nasıl söyleyebilirdim ki? Ondan hoşlanıyordum. Bundan emindim ama bu hoşlanmak sadece bir takıntıdan dolayıydı. O ulaşılmazdı. “Tamam.” Dedi ve düşüncelerimden sıyrılıp ona baktım. “Birbirimize zaman verelim. Sen git kızlarla takıl.” Derken sesi zorlayarak çıkmış gibiydi. “Bende erkeklerle.” Dediğinde ise benim bütün vücudum tepeden tırnağa gerilmişti. Erkeklerle takılmasını istemiyordum ki. Buda nereden çıkmıştı şimdi? “Böylece ne hissettiğimizi anlamış oluruz. Özelliklede sen.”
“Erkeklerle takılmanı istemediğimden eminim.” Dedim direk sert bir ses tonuyla. “Bunun ihtimalini veremem bile!”
“Bende hayatımı senin kararsızlığın yüzünden boşa harcayamam!” dedi ve bu benim yüzüme atılan tokattan daha da koymuştu bana. Benim onun zamanını boşa harcadığımı mı düşünüyordu? “Öyle demek istemedim.” Dedi bana fırsat vermeden. “Kararsızlığın beni deliye çeviriyor.”
“Söylediğin öneri berbattı.” Dedim tek kaşımı kaldırarak. “Sana geçen gece kızla takılamadığımı söylemiştim. Senin erkeklerle takılmandan nefret ettiğimi de söylemiştim.”
“O zaman sen söyle, Arda. İlk gün bana yaklaştın ve beni konuşmak için davet ettin sonrası koca bir hiç.” Derin bir nefes aldı. “Bana söyle Arda. Kalmamı mı istiyorsun gitmemi mi? ama sakın beni bu ikilemin ortasında bırakma. Bundan nefret ediyorum. Bunu düşünüp durmak ve kafamı ağrıtana kadar beynimi zorlamak istemiyorum.” Siktir! Resmen kız bana resti çekiyordu. Bu bir ilkti. Bundan hiç ama hiç hoşlanmamıştım. Ya da hoşlanmıştım. Ah, durumum tamamen tımarhanelikti. Ne zaman ben bu kadar acınası bir durum almıştım? Ne zaman ben bir şey konusunda bu kadar kararsız kalmıştım? Her şey kontrolüm altında olmuştu bu zamana kadar. Hayatımda, işimde, arkadaşlıklarımda, ailemde ve ilişkilerimde de. Hepsinde kontrolümü elimde tutmuştum. Şimdi ise birisinin beni cesaretlendirmesine mi ihtiyacım vardı? Ya da ne hissettiğimi söylemesine mi? Lanet olsun, hiçbirini bilmiyordum. Bildiğim tek şey gitmesini istemediğimdi ama kalmasımı söylersem de bu yaptığım en büyük hata olabilirdi. “Tamam, ben cevabımı aldım.” Dedi ve ayağa kalkıp merdivenleri tırmanıp yukarıda gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızda Kalsın! (Büyük Sırlar Serisi I)
RomanceSevmek ve sevilmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Ihanet ettiğini düşünmek ve açıklama yapma dürtüsü en büyük korkuydu. Peki bir ilişkide tek taraflı cesaret ve caba yeterli miydi? Insan bazen anlayamaz kaybetmeden sevdiğini... Özellikle en yakın arka...