Beste
"Ben biraz daha kola alacağım istiyor musun?" Naz kafasını iki yana salladı. Yanından kalkıp mutfağa doğru yürüdüm ve Arda mutfakta tökezliyordu. Sonra bana doğru döndü ve çarpıştık. Ama o anında dengesini kaybedip yere düştü. "Çok üzgünüm!" dedim ve eğilip ona baktım. "Bir şey oldu mu?" kahkaha attı. Leş gibi alkol kokuyordu. Kollarımı ona dolayıp kaldırmaya çalıştım ama beni kendisiyle bir yere yuvarladı. Üstünde duruyordum. Dudaklarımızın arasında sadece birkaç santim vardı. O muhteşem kırmızı dudaklarında. Gözlerimi dudaklarından çekip gözlerine baktım. "Çok sarhoşsun." Dedim. Kafasıyla onayladı. Sonra yuvarlanıp beni altına aldı.
"Ben seni kaldırırım." Dedi ve beni tutup kaldırmaya çalışırken üstüme yine yığıldı.
"Tamam. Bunu ben yapmalıyım." Altından kıvranarak çıkıp ayağa kalktım. "Elimi tut." Dedim. Elimi tuttu ama beni kendine çekti. Yine üstüne düştüm. Kahkaha attım. "Cidden çok sarhoşsun sen." Parmaklarına baktı.
"Sanırım öyle." Beni yana devirip ayağa kalkmaya çalıştı. Tek ayağının üstünde kalkarken yüzünü buruşturdu. "Midem!" dedi ve kendini yere attı.
"Ah!" diye bağırdım. "Kemiğin karnıma battı!" diye bağırdım ve sonra ikimizde bakışlarımızı karnıma indirdik. Bel kemiği karnımı resmen deliyordu. Uzun uzun karnıma baktı. Sonra kafasını yavaşça kaldırıp gözlerime baktı. Elini karnıma koydu. Kemiğinin battı yeri eliyle ovalamaya başladı. Bu çok... garip bir duyguydu. Dokunduğu her hücre harekete geçiyordu. Sonra eli üstümde ağırlaştı ve kafasını göğsüme gömdü. Elimle tutup üstümden itiklemeye çalıştım ama o üstümde sızmıştı. Bütün ağırlığını da veriyordu. Yerin tahtaları da kemiklerimi sızlatıyordu. "Arda!" diye bağırdım. Onu dürtükleyip salladım ama o üstüme daha da yerleşip beni resmen yatak niyetine kullanıyordu. Nefes alabilmek için büyük çaba harcıyordum. Onu tekrar dürtmeye başladım. "Beni öldüreceksin!" diye bağırdım. "Kalk üstümden be!" kafasını kaldırıp tek açık gözüyle bana baktı. O bakış o kadar güzeldi ki kalbimin en derinlerinde bir sızı hissettim. Tam ona bir şey daha söyleyecektim ki bir öğürme sesi duyduk. İkimiz de arkaya doğru baktığımızda Arda direk elini gözlerime götürdü.
"Bakma!" dedi bana ve sonra çocuğa bağırdı. "O kusmuğu hemen temizleyeceksin!" çocuk kusma işini bitirdikten sonra kahkaha attı.
"Siz ikiniz yerde ne halt karıştırıyorsunuz? Öyle üst üste buradan bakınca mercimeği fırına veriyormuşsunuz gibi görünüyor."
"Kapa çeneni!" dedi Arda ve ayağa kalkıp beni de kaldırdı. Sonra üstümü kontrol etti. "Üzgünüm, Beste. İyi misin?" kafamla onayladım ama hala yerde rahatsız durumda kalmayı istiyordum. Keşke onu dürtükleyeceğime anın tadını çıkarsaydım. Hala anın tadını çıkarabilirdim. Birden etrafta içenlerin hepsi yok oldu. Evin şekli değişti. Arda, değişti. Elini uzatıp yanağıma koydu. "Bana ne istediğini söyle, Beste."
"Ne istediğimi mi?" diye sordum ona şaşırarak. Bu cümle bana neden bu kadar tanıdık geliyordu. Sanki bu anı bir kere daha yaşamıştım.
"Evet. Hadi söyle. Ne istersen onu yapacağım."
"Neden?" güldü ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kalbim hopladı. İçimde kelebekler uçuşuyordu. "Çünkü..." dudaklarını aralayıp beni özlemle öptü. "...seni mutlu etmek istiyorum."
"Her şeyi isteyebilir miyim?" diye sordum. Kafasını salladı. "O zaman beni öpmeye devam et." Dedim ve beni anında kucağına alıp tezgâha oturttu. Yüzümü iki elinin arasına alıp dudaklarımı öpmeye başladı. Elimi boynuna götürdüm ve ensesinden kavrayıp onu kendime çektim. Birden gözyaşları yanaklarımdan süzülmeye başladı. Neden ağlıyordum ki? Uzaklaştım. Sonra ağlayan kişinin o olduğunu fark ettim. Ağlıyordu. Ellerini kalçalarımın iki yanında tezgâha yaslamış kafasını öne eğmiş ağlıyordu. Bu içimi parçalıyordu. "Arda?" diye fısıldadım. Kafasını kaldırıp bana bakmadı.
"Üzgünüm! Bunu yapamam." Dedi ve birden kayboldu. Etrafa bakındım. Yoktu! Tezgâhtan atlayıp kapıyı açıp dışarı baktım. Dışarısı bembeyazdı. Gözlerimi kısıp kapıyı kapattım. "Beste!" diye bir fısıltı duydum. Etrafa bakındım. Kimse yoktu. İçime bir korku saplandı.
"ARDA!" diye bağırdım. Yukarıdan bir gürültü geldi. Koşarak merdivenleri tırmandım. Yatak odasına girdim. Yatakta ikimizi gördüm. Birbirimize dolanmıştık. Birbirimizin yaşam kaynağıymışız gibi öpüşüyorduk. Onun elleri benim karnımda duruyordu. Yatağın başına doğru yaklaştım. Arda yine ağlıyordu. Birden durdu ve kafasını bana çevirdi. "Arda?" diye fısıldadım. Birden ikimizde yataktan kaybolduk. Etrafa bakındım. Bu bir anı mıydı? Sonra banyodan bir kahkahalar duyulmaya başladı. Banyoya doğru yaklaştım. Kapıyı açıp içeri girdiğimde Arda beni ıslatıyordu. Ben hem burada hem orada nasıl olabiliyordum?
"Çok soğuk!" dedim ona. Sonra Arda anında durup kafasını yine bana çevirdi.
"Hatırlıyor musun?" diye sordu. "Bana hatırladığını söylemene ihtiyacım var, Beste." kafamı iki yana salladım.
"Hatırlamıyorum!" diye bağırdım. Ona yalan söyleyemezdim. Yine banyoda iki görüntüde kayboldu. Bende banyodan çıkıp aşağıya indim. Evin kapısı açıktı. Oraya doğru yürüdüm. Arda beni arabaya yaslamış öpüyordu. Birden dizlerimin üstüne çöktüm. Arda omzunun üstünden dönüp bana baktı. Ama görüntüler yavaş yavaş bozuluyordu. Görüşüm bulanıklaşıyordu. Karanlık döne döne üstüme bir hortum gibi yaklaşıyordu. Yaklaştı, yaklaştı ve beni en sonunda içine hapsetti.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızda Kalsın! (Büyük Sırlar Serisi I)
RomanceSevmek ve sevilmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Ihanet ettiğini düşünmek ve açıklama yapma dürtüsü en büyük korkuydu. Peki bir ilişkide tek taraflı cesaret ve caba yeterli miydi? Insan bazen anlayamaz kaybetmeden sevdiğini... Özellikle en yakın arka...