🤫 Bölüm 30🤫

9 3 0
                                    

Saat beşte havaalanına geldiğimizde ikimizde arabanın içinde durduk. Arda kafasını koltuğun başlığına yaslayıp gözlerini yumdu. Yutkunurken âdemelması titriyordu ve nefesi derindi. Uzanıp parmaklarımı parmaklarına kenetledim. Gözünü açıp bana döndü. Gülümsedim. Bu zoraki bir gülümsemeydi. Uzanıp boştaki elini yanağıma yasladı. Başparmağıyla dudaklarıma dokundu. Sonra başını eğip dudaklarımdan öptü. Bu veda öpücüğüydü. İliklerime kadar hüznü hissettim. Geri çekildiğinde gözlerini direk benden kaçırdı ve kafasını kendi camına çevirdi. Bende üstelemedim. Göğüs kafesi deli gibi inip kalkıyordu. Bir eli yumruk olmuştu. Diğeri ise çenesinin altındaydı.

“Uçaktayken sana atacağım mesajı mı düşünüyorsun?” diye sordum ortamı yumuşatmak için. Göz ucuyla bana baktı ve dudakları çok hafif yukarı kıvrıldı.

“Onu tamamen unutmuşum.” Dedi.

“Öyleyse hatırlatmış oldum.” O sırada Arda’nın telefonu çaldı ve Arda ekrana bile bakmadan açıp kulağına götürdü.

“Evet… Nerede… Tamam, abi. Geliyoruz.” Dedi ve bana döndü. “Bizimkiler içerde bizi bekliyorlarmış.” Dedi ve ben anında kafamı iki yana salladım.

“Keşke gelmeselerdi. Benim için bu çok zor olacak, Arda.”

“Biliyorum.” Dedi fısıldayarak. “Ama onlarda seni görmek istiyorlar.” Arabadan inip bagajı açtı. İçinden küçük bavulu aldı. Bende yerdeki laptop çantamı omzuma asıp el çantamı aldım. Arabadan indim. Arda kapıyı kilitledi. El ele tutuşmadık. Çünkü Yasin’in orada olmasına karşın tedbirli olmak zorundaydık. Dış hatlar kısmına doğru yürüdüğümde bütün tayfanın orada dikildiğini görünce yerimde durdum. Kafaya koymuşlardı. Beni salya sümük yollayacaklardı. Arda durup elimi tuttu ve beni çekti. İlk olarak Naz koştu ve boynuma atıldı. Ağlamaya başladı.

“Canım arkadaşım. Orada sakın beni unutma! Orada çok kalmayacaksın. Biliyorsun değil mi?” o uzaklaşınca Sevda sarıldı. O da ağlamaya başladı. Benim ise kalbim her saniye daha da sıkışıyordu. Tam Yasin sarılacakken elimi kaldırıp onları durdurdum ve nefes almaya çalıştım.

“Lütfen!” dedim nefes nefese. “Bir kişi daha ağlayacak olursa buna katlanamayacağım.” Yasin, sırıtıp beni sertçe kendine çekti ve sarıldı.

“Ağlamayacağım, Güzellik. Bu bir veda değil.”

Arda elindeki bavulu geçirirken bende sırayla herkesle sarıldım. Sonra pasaportumu da onaylattıktan sonra orada oturduk. Herkes sessizdi. Ben birden sandalyeden kalkıp volta atmaya başladım. Ellerim ve bacaklarım titriyordu. Çantamdan para çıkarıp kafeteryaya doğru yürüdüm. Su aldım. Oturma yerine doğru giderken birinin adımı söylediğini duydum hepimiz aynı anda adımı seslenen kişiye döndük. Abim nefes nefese ayakta dikiliyordu. İlk şaşkınlıkla öylece bakakaldım ama sonra birden koşmaya başladım. Boynuna atlayıp ona sımsıkı sarıldım. Hatta boynuna öyle bir atlamıştım ki iki adım geriledi. Belimi sardı. Dakikalarca öyle sarılıp durduk. Sonra yüzümü iki elinin arasına aldı ve alnımdan upuzun öptü.

“Dayanamadım.” Dedi. “Bütün işin canı cehenneme!”

“Babam bunun için çok kızacak.”

Kafasını iki yana salladı. “Umurumda mı sanıyorsun. Seninle vedalaşmadan hayatta göndermezdim.” Elimi tuttu ve diğerlerinin yanına geçtik. Batu direk Arda’yla tokalaştı. “Sana minnettarım.” Dedi. Sonra cebinden bir kutu çıkarıp bana verdi. “Bana bilekliği gösterdiğinde ona benzer bir çift küpen olursa hoşuna gider diye düşündüm.” Dedi. Ağlamamak için dudağımı ısırmaya başladım.

“Bunu uçakta açmalıyım.” Dedim. “Yoksa kendimi tutamam.” Tekrar boynuna sarıldım. “Ben çok iyiyim. Burada olmana da çok sevindim. Seni çok seviyorum, abi.”

“Beste Hanım!” diye adam bana seslendi. Kollarımı abimden çekip adama döndüm. “Pilotlar hazır. Eğer sizde hazırsanız gidebiliriz.”

“Hazır değilsem sanki gitmeyecek miyiz?” diye ona bağırdım. Adam başını öne eğdi. “İyi. O zaman bana müsaade ver de vedalaşayım!” adam başıyla onayladı ama hala orada dikilmeye devam etti. Kaşlarımı çattım. “Kaçacak halim yok!” Laptopla çantamı adama uzattım. “Bunları götür.”

‘‘Babanızın emri var, Beste Hanım. Gerekirse sizi sürükleyerek götürmem söylendi.” Dedi imalı bir bakışla.

“Hele bir dene bakalım sonra ne oluyor!” diye bağırdı abim. “Ona bir metreden daha fazla yaklaşırsan seni mahvederim. Duyuyor musun?”

“Ama Batuhan Bey…”

“Kapa çeneni!” abim sonra bana döndü. Öfkeden kudurmuştu. Çenesinde kası seğiriyordu. Sonra bana sarıldı. Burnunu saçlarıma gömdü ve kokumu içine çekti. “Seni seviyorum, bebeğim.” dedi titreyen ses tonuyla. İstemese de beni bırakıp uzaklaştı. Bende hızlıca diğerlerine baktım.

“Hepinizi seviyorum ama bir kucaklaşmayı daha kaldıramayacağım. Sadece…” Arda’ya yaklaştım ve boynuna doladım kollarımı. “Her şey için teşekkürler.” bir şey demesine, sarılmasına fırsat vermeden, hızlıca ondan uzaklaşıp adamın yanından geçtim. Kapıdan içeri girene kadar arkama bile bakmadım. Çünkü çoktan hıçkırıklara boğulmuştum. Bulanan bakışlarımla etrafa baktım. Uzakta beni bekleyen jeti görüp koşar adım gittim ve bindim. Babamın jeti. Lanet adamın lanet jeti…

Aramızda Kalsın! (Büyük Sırlar Serisi I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin