Arda
“Bunu buraya not et.” Batu kafasıyla onaylayıp maddenin yanında bir paraf açıp notu yazdı. Yasin, parmaklarını masaya vurarak düşünüyordu. “Şunu araştırmam gerekecek. Hakkında pek şey bilmiyorum.” sehpadaki laptopumu aldım ve koltuğa geçerken kaburgalarıma bir acı saplandı ve elim gücünü kaybetti. Laptop elimden kayıp yere çarptı ve kırıldı. Arda! Elimi göğsümün ortasına götürüp ovaladım. Beste’nin sesi kulaklarımda çınlıyordu. Acı gittikçe bütün bedenimi sapladı. Yasin anında koluma girip beni koltuğa oturttu. Batu’da kravatımı gevşetti. Batu’nun gözlerine baktım. Beste! “Onu ara!” dedim. “Lütfen, onu ara. Hemen şimdi!”
Batu gözlerini kıstı. “Kimi?”
“Beste’yi. Hadi lütfen ara.” Batu bana tuhaf tuhaf bakmaya devam ederken eli pantolonunun cebine gitti ve telefondan onun ismini bulup aramayı başlattı. Hoparlöre de verdi. Telefon uzun uzun çaldı, çaldı ve çaldı. Batuhan tekrar aramaya çalıştı ama yine açılmadı. O sırada kapı açıldı ve babası içeriye girdi. Bakışlarında bir donukluk vardı. Batu’ya dikkatlice baktı. Batu telefonu sehpaya atıp babasına baktı.
“Baba?”
“Hazırlan, Almanya’ya gidiyoruz.” Birden içimi kaplayan acı yerini korkuya bıraktı. “Beste…”
“Ne? Söylesene baba!” diye kükredi Batu.
Adam ilk bana ve sonrada Yasin’e baktı. “Batuhan’ın size ihtiyacı olacak. Size on bire kadar izin veriyorum. On birde havaalanında olun.” Dedi ve cebinden telefonunu çıkardı. Birini arayıp Almanca bir şeyler konuşmaya başladı ve arkasından kapıyı da kapatarak çıktı. Batu çekmecesinden anahtarını alıp bize döndü.
“Havaalanında buluşuruz.” Dedi ve hepimiz koşarak odasından çıktık. Koşarak kendi odama yöneldim. Kravatımı neredeyse koparırcasına çıkarıp fırlattım ve ofis koltuğunu tutup fırlattım. Masanın üstünde ne varsa devirdim. Sekreter içeriye daldı. Korkulu gözlerle bana bakıyordu. Masayı bütün gücümle ileriye doğru itikleyip düşmesini sağladım. Yasin koşarak odama daldı ve kollarını kollarımın üstünden geçirerek bana sarıldı.
“Ne yapıyorsun sen? Aklını mı kaçırdın?”
“Bırak beni!” diye bağırdım. Ona yumruk atmak istiyordum ama kollarımı öyle bir kollarıyla sıkıştırmıştı ki kımıldatamıyordum bile. “SANA. BIRAK. DEDİM.”
“Anlamadım mı sanıyorsun?” diyerek sarstı beni. “Batu fark edemeyecek kadar panik olmuş durumda. Az önce elinden laptopu düşürüp Beste’yi aramasını söyledin ve bir haftadır her gece içiyorsun. Ayık olduğun saatlerde de robot gibisin. Kızları kendine yaklaştırmıyorsun.”
“Çok zekisin! Tam puan! Şimdi çek o soktuğumun ellerini üstümden!” kollarını çekip arkasına döndü ve hızla bana hamle yaptığında derin bir acıyla yere kapaklandım. Elimi elmacıkkemiğime götürdüm. Sekreter bir çığlık attı ve Yasin beni kaldırıp bir yumruk daha attı.
“Bu mu senin kardeşliğin? Adam sana güvendi be! Kardeşini sana emanet etti. Hem de hiç tereddüt etmeden!” öfkeyle karnıma bir yumruk daha geçirdi. “Beste ulan Beste!” gergin bir şekilde saçlarını düzeltti. “Onunla yattın mı?” hiçbir vurmasına karşılık veremezdim. Haklıydı ama bu söylediği işte buna karşılık verebilirdim. Hızla tam çenesine bir yumruk attım. Birden gözlerini sıktı ve tükürdü. Ağzından kan akmaya başladı. Büyük ihtimal dilini ısırmıştı. “Ne halin varsa gör! Seni it herif!”
“O öyle bir şey değildi!” dedim ve bana döndü. “Onu yatağa atmadım.” Kafamı iki yana salladım. “Bana ne dersen de haklısın. Ama amacım ona zarar vermek değildi. Ondan kaçtım. Senelerce kaçıyordum.” Elimle alnımı ovdum. Yasin elini omzuma koydu. “Üzgünüm.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızda Kalsın! (Büyük Sırlar Serisi I)
RomanceSevmek ve sevilmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Ihanet ettiğini düşünmek ve açıklama yapma dürtüsü en büyük korkuydu. Peki bir ilişkide tek taraflı cesaret ve caba yeterli miydi? Insan bazen anlayamaz kaybetmeden sevdiğini... Özellikle en yakın arka...