🤫 Bölüm 35🤫

11 3 0
                                    

Bir Hafta Sonra…

                                                                                                                                                                                           Beste

Onun sesini duymayalı tam yüz altmış sekiz saat oldu ve bu beni her saniyede daha da öldürüyordu. Bir hafta boyunca ağlayarak uyumuş ağlayarak uyanmıştım. Bu aşk tahmin ettiğimden daha çok yakıyordu canımı. Buradaki arkadaşlarımı izliyor ve sonra eve geliyor ağlıyordum. Şimdide ağlamaya ara vermiş, banyomu yapmış, giyinmiş, ıslak saçlarımı dolayarak toplamış ve aşağıya iniyordum. İhtiyar son basamağın önüne dikildi.

“Nereye?”

“Arkadaşlarımın yanına!” dedim sertçe. Bu kadınla her gün birbirimizi yiyorduk ve onu öldürmeme ramak kalmıştı. Kolumla onu itikleyip yanından geçtim ve boyası dökülmüş beyaz demir kapıyı açtım. Grup tam giderken koşarak Stephan’ın omuzuna vurdum. “Nereye?”

“Elli dokuzuncu bölgenin tozunu attırmaya. Katılacak mısın?”

“Elbette!” dedim ve koşup Adalwin’in koluna girdim. Bana yandan bir bakış atıp sırıttı. Bu düşecek gibi duran eşofmanlarına bayılıyordum. Bir paçası dizinin altında duruyordu. Bir paçası da ayak bileklerindeydi. Siyahtı ve bir bacağının tamamında karışık yazılar vardı. Daha da dikkatli bakınca onun elle yapıldığını anladım. “Hey, bunu sen mi yaptın?” bakışlarını dizine çevirdi ve gülümseyerek onayladı. “Benim siyah eşofmanlarıma da yapar mısın?”

“Evet.”

“Siyah düz badilerime?” ufak bir kahkaha attı ve başıyla yine onayladı. “Harika!” dedim ve diğer sokağa doğru yürürken nefeslerimizi tuttuk. İki gün önce kırk dokuzuncu bölgede dans kapışı yapmışlardı ve kazanmışlardı. Bu ikinci izleyişim olacaktı. Stephan’a döndüm. “Sizin diğer tayfa nerede?”

“Tayfa?” ah, evet bu çocuk her Türkçe terimi bilmiyordu. “Grup elemanları!” yüzünü buruşturdu. Kahkaha attım.

“Anlayabileceğim bir dilden konuş lütfen!”

“Dans ekibinizin diğer kısmı nerede diyorum!”

“He şimdi anladım. Onlar oraya varmış olmalılar.” Ara bir sokağa girdik ve önümüzü bir grup kesti. Hepsi kollarını göğüslerinde bağlamış kafalarını yan yatırıp bizi süzüyordu. Stephan, kızların koluna vurdu ve anında hepsi tüydü. Geriye bir adım atarken yanımda kimsenin kalmadığını fark ettim. Stephan, Adalwin, Harry, Garry, Elica ve Heida birden sanki yok olmuşlardı. Karşıdaki gruptan bir zenci çıktı. Elindeki küçük zinciri sürekli sallayarak işaret parmağına doluyordu ve sonra sallayarak geri çözüyordu. Tam bir metre kala önümde durdu ve beni süzdü. Almanca bir şeyler söylemeye başladı.

“Hey!” dedim ona. “Türkçe konuş.” Bana kafasını yan yatırıp gözlerime dikkatle baktı. Arkadakiler kahkaha atmaya başladı ve bende birkaç adım geriye atıp arkama dönüp koşmaya başladım ama kafama aldığım bir darbeyle yere yuvarlandım. Elimle kafamın arkasına baskı yaptım. Acıyla arkama dönüp baktığımda arkadaki gruptan bir kızın bana topuklu ayakkabısını fırlattığını anında anladım. “Lanet olsun!” diye bağırdım ama hiçbirinin umurunda değildi. Beş kız yanıma doğru yaklaştı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan ceplerimi karıştırmaya başladılar. Cebimdeki paraları alıp çantamı açtılar. Cüzdanımı açıp oradaki paraları da alıp çantayı üstüme fırlattılar. Ayağa kalkıp bir kızın saçını yakaladım ve beline dizimi geçirdim. Diğer kız beni arkadaşından çekip kollarımı arkamda kenetledi. Saçını çektiğim kız ise yumruğunu suratıma geçirdi. Ah! Lanet olsun! Diğeri omuzlarımdan destek alıp karnıma dizini geçirdi ve o anda nefesim kesildi. Nefes almaya çalışırken arkadaki beni yüz üstü yere fırlattı. Kollarımı kendimi korumak için ön kısma getirene kadar alnım yere çarptı. Ben acıyla haykırırken bir tekme de karnımın yanına yedim. Onun acısını daha hissedememişken kafamı bir darbe daha aldım ve o anda bütün vücudum titremeye başladı. Gözlerimin etrafında siyah benekler uçuşmaya başladı ve göz kapaklarım ağırlaştı. Yavaşça gözlerimi kapatırken bir yerimden bir darbe daha aldım ama bunu hissetmeden karanlığa boğuldum.

Aramızda Kalsın! (Büyük Sırlar Serisi I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin