🤫Bölüm 33🤫

11 3 0
                                    

                                             Arda   



Gözlerimi açmadan yanıma uzandım ve Beste’yi aradım ama yoktu. Lanet olsun! Gözlerimi açtığımda abimin misafir yatak odasında üstümde kıyafetlerimle yatıyordum. Cep telefonum ise yatağın ucunda duruyordu ve başım çok fena ağrıyordu. Başımı iki elimin arasına aldım ve kendimi yataktan kalkmaya zorladım. Telefonu yatağın ucundan alıp saate baktım. Daha iş saatine vardı. İlk önce bir ağrı kesici içmem şarttı. Koşarak odadan çıktım ve aşağıya indim. Abim ve yengem kahvaltı yapıyorlardı. Bu saatte!

“Eşek herif!” dedi abim bağırarak bana ama sesi resmen ok gibi beyin sinirlerime çarptı. Acıyla dişlerimi sıktım. “Oh olsun sana! Barda içtiğin yetmiyormuş gibi birde evde içiyorsun. Ağrı kesici olmadan kal da aklın başına gelsin?”

Yengem bana sandalyeyi işaret etti. “Sen abine bakma. Bir şeyler ye sana en tesirli ilacı vereceğim.” Başımla onayladım ve biraz daha kısık sesle konuşmalarını diledim. Telefonu masaya bırakıp bir şeyler yedim. İlk defa bu kadar hızlı kahvaltı yapıyordum ama ağrı dayanılacak gibi değildi. Yengem bana bir hap ve su uzattı hızla içtim. “Dün gece sen sızdığın için Beste beni aradı.” Deyince ona anlamayan bakışlarla baktım.

“Ne?”

“Dün gece Beste ile konuşurken sızmışsın. O da seni uyandırmak istemediği için beni arayıp nasıl olduğunu sordu.” sonra telefonundan Beste’nin yeni numarasını açıp telefonu önüme koydu. “Kendi telefonuna kaydetmek istersin herhalde.” Konuşurken sızmak mı? Ah, hiç birini hatırlamıyordum bile. Ne konuşmuştuk acaba? Kafamı iki yana sallayıp numarasını kendi telefonuma kaydettim. “Bir grupla tanışmış.” Deyince tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Hemen mi? eh, onun gibi güzel bir kızı görsem bende hemen tanışmak isterdim doğrusu. “Çocuklar sokak dansçısıymış.” Dediğinde ise bu beni feci şekilde rahatsız etti. “Şu anneannesi olacak kadına gelirsek. Beste iki saniyede bir hapşırıyordu. Alerjisi azmış. Tavan arası tamamen ona aitmiş ama tozlardan dolayı hastalanmış.” İki kaşımı kaldırarak baktım. “Yani, anlayacağın Beste berbat durumda gibiydi.”

“İçimi o kadar rahatlattın ki yenge teşekkür ederim.” Dedim ve sertçe sandalyeden kalkıp telefonu cebime tıktım. Duvardaki saate baktım. Yedi buçuktu ve Almanya’da ise altı buçuk. Kahretsin! Onu aramak için birkaç saat daha beklemek zorundaydım. Abime döndüm. “Arabamı getirdiler mi?”

“Evet, anahtarlar sehpanın üstünde ve dolabına takım elbiselerinden koydum. Banyonu yapıp işe buradan gidebilirsin. Bu arada bu gün sinir bozucu olan Tuncay‘ın şirketine gidip konuşacağım.”

Sehpaya doğru yürüyüp anahtarı aldım. “Umarım bir işe yarar.” Dedim ve umutlanmayı reddederek merdivenlerden koşarak çıkıp hızlı bir duş aldım. Aynada kendime bakarken gözüm arkadaki küvete gitti. Dün sabah Beste ile banyo yapışımız aklıma geldi. Çok soğuk. Sonrada kahkaha atmıştı. Kafamı iki yana sallayıp Beste’nin kulağımda çınlayan seslerini geri püskürttüm. Banyodan çıkıp giyindim. Hızlıca aşağı indim. “Ben çıkıyorum.” Yengeme yaklaşıp yanağından öptüm. “İlaç için teşekkürler.” 

İşe geldiğimde sanki ayaklarım geri geri gidiyordu. Bugün programda ne vardı onları dahi bilmek istemiyordum. İstediğim tek şey bir bilet alıp Beste’nin yanına uçup her şeyi geride bırakmaktı. Sekreter beni görünce hızla ajandasıyla önüm dikildi.

“Efendim, pazartesi ile düne kadar olan programların birazını bugüne ayarlamamı istemiştiniz. Saat dokuz buçukta bir görüşmeniz var. On buçukta denetlemeye gideceksiniz ve öğleden sonra saat beşe kadar da ful dolusunuz. Size liste halinde oluşturup vermemi ister misiniz?”

Hayır! “İyi olur.” Dedim ve içeriye girdim. İlk yeleğimi çıkarıp koltuğa koydum. Masama yürüyüp laptopu açtım. O sırada gözüme laptopta yüklü olan WhatsApp çarptı ve tıkladım. Beste’nin adını kalabalık liste de olsa hemen bulup açtım. Sonra simge durumuna küçültüp koltuğuma oturdum. Çekmeceden dosyayı çıkardım. Toplantı hakkında biraz bilgi edinip kafamı oraya odaklamam gerekiyordu. Bu aralar işte ben ve Batu tamamen batmış durumdaydık. Ofis telefonunu kaldırdım.

“Evet?”

“Bana Yasin’i bağla!”

“Tabi efendim, hemen bağlıyorum.” Dosyayı kurcalamaya başladım. Elimi gergince saçlarımın arasından geçirdim.

“Efendim?”

“Yasin, müsaitsen şu dosyayı birlikte inceleyelim. Batu ne durumda bilmiyorum ama sanırım onunda dikkatini toplantıya çekmemiz gerekiyor.”

“Hah, şükür yalnız değilim. Seninle konuşmamız gerekiyor, Arda ve bu toplantı ile alakalı değil. Odamda seni bekliyorum.” Telefonu kapatıp dosyayı kaptığım gibi odadan çıktım. Sekretere gittiğim yeri bildirip Yasin’in odasına koşar adım gittim. Kapısını açıp içeri girdiğimde bir kızla öpüşüyordu. Yok artık! Kız beni görünce utanarak kaçtı. Yasin ise sırıtıyordu.

“Beni buraya çağırmanın sebebi bu muydu?” diye sordum sert bir ses tonuyla. Kız bana o koca gözlerini dikerek baktı. Buğday tenli sempatik bir kızdı. Gözleri elaydı ama umurumda değildi. kız koltuğu doğru yaklaşıp tam karşımda oturdu. Ona kaşlarımı çatarak baktım.

“Hande senden çok hoşlanıyor.” Dedi. Ona bıkkınlığımı belli eden bir bakışla baktım ve kızın burnuna kadar eğilip gözlerimi gözlerine diktim.

“Hande’nin benden hoşlanması umurumda bile değil.” dedim ve kıza en sert bakışımı atıp dosyayı masaya attım. “Bugün sözcümüz sen misin, Paşa?”

Yasin koltuğuna iyice yaslanarak kıza bir bakış attı. “Bugün içmeye var mısın?” içmek mi? Hımm, şimdi benim dilimden konuşuyordu. Sırıttım. “Şu kız ve arkadaşı da gelir içer eğleniriz.” Sırıtışım yüzümde solunca hemen ekledi. “Kızı bir gör, dostum. Dün gece ben gördüm. İnan bana bir içim su! Of!” dedi ve kahkaha attı. “Ama bana pas vermedi. Bilirsin o kızlardan değil. Onun kalbi tamamen sana ait. Her şekilde sana ait olacağından eminim.” Derken göz kırptı. Dönüp kıza baktım. Bana köpek yavruları gibi yalvaran gözlerle bakıyordu.

“Arkadaşın yapışkan bir tip midir?”

“Ne gibi?” diye sordu sakince.

“Bak bu gece içeceğim ve uyandığımda belki onu hatırlamayacağım bile. Bunu bilerek benimle takılmaya razı olsun. Öbür türlüsünü asla kabul etmem.”

Kız şaşırarak gözlerini kırpıştırdı. “Yani ona tek gecelik bir şey mi öneriyorsun?” kafasını iki yana salladı. “Cidden ruhsuz birisine hiç benzemiyorsun.”

Tek kaşımı kaldırıp omuz silktim. “İşinize gelirse.” Dedim ve dosyanın kapağını açtım. “Maddelerin hepsini gözden geçirdim. Hepsi uygun gibi görünüyor.”

“Onunla sadece bir hafta da mı takılamazsın?” diye sordu kız. Ona döndüm ve elimi pantolonumun cebine soktum. “Seni bir kızla görmüş.” Deyince gözlerimi kıstım. “Alışveriş merkezinde.” Yasin kahkaha attı.

“O onun kız arkadaşı değil emin ol bana.”

“Ama…”

Eyvah! “O kız benim en yakın arkadaşımın kız kardeşi!” diye araya girdim hemen. “Oradan bakınca nasıl görünüyorduk bilmiyorum ama düşündüğünüz şekilde olmadığını söylemek için bir açıklama yapmaya da ihtiyacım yok açıkçası. Sevgilim olduğunu düşünmeniz umurumda değil.”

Yasin başıyla onayladı. “Maddelerin hepsine bakmalıyım. Ama biliyorsun bu senin uzmanlık alanın, dostum. Senin onayın gerekiyor bizim değil.” o sırada kapı çarpılarak açıldı ve Batu içeriye dalıp da kızı görünce sert bakışlarını kıza çevirdi.

“Bunun ne işi var burada? Senin dün gece takıldığın kız değil mi? onu şirkete mi getirdin?”

“Sakin ol dostum.” dedi Yasin ellerini kaldırarak. Sonra dosyayı gösterdi. “Burada maddeler hakkında konuşuyorduk.”

“Umurumda değil!” diye kükredi Batu. “Beste’yi hastaneye götürmüşler.” Deyince yerimde donup kaldım. “Alerjisi yüzünden. Önemli bir şey değilmiş ama her yeri kabarmış işte. İğne vurmuşlar. Babama bundan bahsettim ama adam hala geri adım atmıyor!”

“İyi miymiş?” diye sordum. Eliyle alnını ovuşturdu.

“Bilmiyorum. Thomas mıdır nedir bir iki saat sonra eve geri götüreceklerini söyledi. Ona odayı temizletmesi için neden birini tutmadığını söyledim. Bağırıp çağırdım ama adam babamın söylediği gibi Beste’nin kendi ayaklarının üstünde durabilecek yaşta olduğunu söyledi. Geri zekâlı! Kızın alerjisiyle ayaklarının üstünde durmasının ne alakası var!”

Kafamı dosyaya çevirdim. Sinirime hâkim olmalıydım ve Beste’nin iyi olduğunu düşünmek zorundaydım. “Beste güçlü bir kız.” Dedim kararlı bir ses tonumla. “Atlatacaktır, emin ol. Onu sen yetiştirdin, unuttun mu? Dayanıklıdır ve kolay kolay yıkılmaz.”

Batu bana baktı. Bakışları biraz yumuşamıştı. “Haklısın.” Dedi ve birkaç adımda masaya yaklaştı. “Dosyanın maddeleri kabul edilebilir mi?”

Aramızda Kalsın! (Büyük Sırlar Serisi I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin