...Gözlerime değen ışıkla yeni yeni uyanmaya başlamış olan vücudumu kıpırdatmaya başladım.
Kolumu gözlerime siper edip ışığın gözlerime değmesinden kurtulmuş oldum.
Aniden guruldayan midemle birazda olsa şaşırmıştım.
Akşam yemeğinden bu yana ne kadar uyumuştumki ben!? Bir dakika ben annem gile henüz kahvaltı hazırlamadım!?
Zihnimdeki görev alarmıyla hemen gözlerimi açıp. Yatakta doğruldum.
Yataktan çıkıp kapıya doğru ilerlerken koluma saplanan acı ile arkamı döndüm. Koluma bağlı olan ufak boruya benzer birşey vardı.
Gözümle küçük boruyu takip edip nereden geldiğine baktım. Yatağımın üstündeki uzun demir bir sopanın ucundan sarkan serum poşeti ile uzunca bir süre şok etkisinde kaldım.
Gözlerimi odada dolaştırdığımda burasının bir hastane odası olduğunu anlamam çok uzun sürmedi.
Çok geçmedende zihnime dolan anılar neden burada olduğumu bana söyledi. Kalktığım yatağa çöktüm ve öylece etrafa baktım.
Zihnim allak bullak olmuştu. Nedeni ise en son hatırladıklarımın arasında düz duvara tırmandığım bir kısım da vardı...
Bu gerçekten mümkün olamazdı. Ama vücudumdaki kapanmaya yüz tutmuş cam kesikleri bunun en büyük kanıtıydı.
Ben o devasa kulenin düz duvarını tırmanmış. Gücüm kalmayıncada düz duvarda yanlamasına ters takla atarak kulenin penceresinden içeri girmiştim.
Ve sonrasındada derin bir karanlık. Bir dakika bir dakika ben denizin ortasından kulenin duvarına nasıl geldim.
Yoksa....
Bileğimden çıkan o beyaz iptemi gerçekti. Bu yaşadığım olayların mantığını sorgulamaya çalışırken 7 yıldır özenle geliştirdiğim beynim bana iflas uyarısı gönderince mantığını sorgulamak yerine neyin neden olduğunu düşünmeye başladım.O sırada nereden geldiğini bilmediğim garip sinyalleri almaya başladım. Bu sinyaller beni birinin buraya geleceği konusunda uyarıyordu.
...Yeniden yatağa uzandım ve gözlerimi kapattım. Uyuyormuş gibi yaptım. Adım sesleri artık net bir şekilde duyulacak kadar yakındı. Ve kapı gıcırdayarak açıldı...
...
...Doktar Stephen ve onunla beraber gelen komiser Edward küçük çocuğun odasına doğru ilerliyorlardı.
Nihayet 312 numaralı odaya vardıklarında Stephen yavaşça kapıyı açtı. Ve odaya girdi. Onun peşi sırada Edward içeriye girdi.
Hala uyuyan çocuğu görünce Edward yatağın yanındaki koltuğa oturdu. Stephen'da hala adını bilmedikleri küçük çocuğun serumunu değiştirdi.
Ve oda yatağın öbür tarafındaki koltuğu sürükleyerek komiser olan çocukluk arkadaşının yanına çekti.
-"Görmeyeli nasılsınız bakalım doktor bey."
-"Düne kadar iyiydim."
-"Düne kadar...
Beni görmek mi seni rahatsız etti.
Bak alınırım ama..."-"Hayır, Edward hayır beni yanlış anladın. Konun seninle bir alakası yok konu şuradaki çocuk..."
-"Hmm anladım."
-"Hala ailesinden bir haber çıkmadımı?"
-"Hayır dün akşam saatlerinde deniz yakınlarında hiç çocuk kaybolmamış yada bildirilmemiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
°•Ne Olursa Olsun İntikam •°
Fanfiction-"H-hala anlamıyorsun değilmi?" -"Neyi anlamıyorum?" Genç adam birazdan söyleyeceği gerçeğin ağırlığı altında biraz daha ezildi -"Benjamin'nin yani oğlunun aslında ben olduğumu." Tüm haklar Peter'ın hello kityli donuna aittir