...Yokuşlar ve yok oluşlar...

428 80 158
                                    

...

......

.........

Bir rüzgar esiyor,
İçimi titretiyor...

Sonrasındaysa Gıcırdıyor,
Geçmişime doğru açtığım kapı...

Zihnim ipleri elimden almak istiyor, buradan kaçmayı amaçlıyor.

Ama ruhum müsade etmiyor, yüzleşmek istiyor unuttuğu karanlıkla.

Kulaklarım çınlıyor, gözlerim buğlanıyor, gerçeklerinden kaçamayan zihnim anılarla doluyor.

Yıllar önce terk edilmiş bu evin duvarlarına sinen çığlık seslerini hatırlıyor.

Hatırladıkları şeyler içimdeki bir yeri açıyor. Sanki sadece bana özel bir film açılıyor.

Bu filminse tek seyircisi benim başka kimse yok. Öyleki bu filmi;

Sadece ben duyabiliyorum, sadece ben görebiliyorum, ben hissedebiliyorum...

Yoksa mümkünmüydükü bu çığlık çığlığa ağlayan canın acıdığını söyleyen çocuğun yardımına birinin duyupta koşmaması?

Kendi kendime sorduğum sorunun cevabı bir tokat misali yüzüme çarparken, ikinci adımı attım geçmişin karanlığına doğru.

Evin salona ulaştığımda kısa bir an durdum. Herşey aynıydı, en son hatırladığım gibiydi...

Gerçi bunu zaten biliyordum,
Karen sağolsun yaptığım birkaç araştırma sonucu neden annemim beni aniden babama postaladığını öğrenmiştim.

Henry,
Özel bir ajansta iş bulmuş.

Direktör olarak işe alındığı için şirket onlara özel bir daire vermiş. Ben okula gittikten sonra bavullarını toplayıp, benide babama atmışlardı.

Hiç bir şey değişmemişti. Herşey ait olduğu yerdeydi ben hariç, gerçi ben bir yere aitmiydim o da meçhuldü ya...

Annemin her zaman oturduğu mor koltuk, henry'nin ayak sehpası, yerdeki artık rengi solmuş kırmızı halı.

Geçmişin tekrar gözümde canlandırılışı. Gözlerimi her yeri incelemeye sürüklüyordu.

Sonra gözüm ona takıldı, karşımda öylece duran kırık bir boy aynası.

O ayna ile birlikte zihnime bir anı zühur etti...

Bu evdeki son günü olduğundan habersiz çocuğun saçını düzelttiği an aynanın yansımasında belirdi.

Sonrasındaysa anağındaki büyük morluğa annesinin verdiği kapatıcıları sürmeye başladı.

Fandoteni sürdüğü tenine morluğu kapatmak için her süngeri değdirdiğinde acıyla tıslıyordu...

İşı bittiğinde aynaya son bir kez baktı ve derince gülümsedi. Yansımasına bakarak fısıldadığı şeyse ruhuma bir hançer gibi saplandı.

-"İlerde bir gün herşey düzelecek işte o zaman tekrar bu aynaya baktığımda en büyük gülümsememi sunacağım hayata..."

Yansımadan silinen kücük çocuk silüetinin yerinde şuan ben vardım.

O çocuk yaralıydı ama mutluydu,
O çocuk kırgındı ama umutluydu.

Peki ya ben?...
En son ne zaman aynaya baktığımı bile hatırlamayan gözlerim derince süzdü yansımamı...

°•Ne Olursa Olsun İntikam •°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin