Boynundaki kollarımı yavaşça çözerken geri çekildim.
"Ben bir an duygularımı kontrol edemedim, özür dilerim." Dedim gözlerimi kaçırırken.
"Şura, elimi tutarken, koluma girerken, bana sarılırken, ne bileyim aklıma gelmiyor şimdi, uzun lafın kısası bana dokunurken hiçbir şekilde izin almana gerek yok. Bunları yaptıktan sonra özür dilemene de gerek yok." Dedi.
İçim rahatlamıştı.
"Seni taciz ediyor gibi hissediyordum." Dediğimde kahkaha attı. Gerçekten bu durumun içinde bile bu adamı güldürmüş müydüm?
"Beni taciz etmiyorsun, rahat olabilirsin."
"Sen de aynı şekilde. Yani sebepsiz yere bana dokunmayacağını biliyorum. Gerçi ben de dokunmam ama neyse."
Bir kere daha gülerken yeniden sarıldım. Bu sefer içimde tuttuğum hıçkırıklar dışarı çıkarken bir bir yaşlarımı akıttım.
"Sakin ol, ben yanındayım." Diye mırıldanırken bir yandan da sırtımdaki elleri rahatlatmak için geziniyordu.
"Bir daha böyle bir şey yapma Ömer. Aklım çıktı. Yalandan kışkırtıyor, bırak ne derse de desin, umrumda değil. Belli ki bir kuyruk acısı var ki bu halde." Dedim.
Başımı omzundan ayırmak gelmiyordu içimden. Çünkü içim bomboş gibi hissediyordum ama iyi bir boşluk. O boşluğu huzur dolduruyor gibiydi ve kıpırtılar oluşuyordu. Yine de başımı omzundan yavaşça ayırdım. Bir eli belimdeyken diğer eli yanağıma çıkmıştı, yaşları siliyordu.
"Kuyruk acısı olduğunu biliyorum ama bu ona senin hakkında yalan yanlış şeyler söyleme hakkı doğurmuyor. Söyletmem de, tamam mı? Kulağıma gelir yine duyarsam nereye giderse gitsin onu bulurum. Senin hayatına karışma lüksünü hiç kazanamamışken kaybetmiş bir şerefsiz senin adını bile ağzına alamaz." Sinirliydi. Sinir dolu sözlerdi ama o kadar yumuşak söylüyordu ki adeta beni teselli ediyordu.
"Ben dünden sonra telefonlarımı açmayacağını düşünüyordum." Dedim gözlerinin içine bakarken.
"O kadar nefis yemeklerden sonra bile mi? Hayatta telefonlarını açmamazlık edemem, ne haddime." Dediğinde gülümsedim.
"İstediğin kadar yaparım sana." Dedim.
Gülümseyerek ellerini geri çekerken bu sefer eksik hissetmeye başladım. Dokunduğu yerler uçurum olmuştu. Oysa dokunurken hiç de rahatsız değildim.
"Ama bugün değil, hadi hazırlan, bugün kahvaltı benden." Dedi.
"Hiç itiraz edemeyeceğim." Dediğimde güldü.
Odama gidip üzerime hızlıca düzgün bir şeyler giyindikten sonra hafif bir makyajla noktalamıştım. Gözüme çarpan parfümden birkaç fıs da sıkıp çantamı alarak odadan çıktım.
Salona geçtiğimde Ömer telefonuyla ilgileniyordu.
"Ben hazırım." Dediğimde başını kaldırıp beni süzdü.
"Çıkalım." Dediğinde başımla onaylayıp çıkışa yöneldim.
Tatlı bir mekana gelirken serpme kahvaltı söylemiştik. Sakin sakin kahvaltımızı yapmıştık. Gün, kötü başlasa da iyi gitmeye başlamıştı.
Kahvaltı ardından biraz oturup iş hakkında konuşurken telefonum çaldı.
"Efendim Emir?" Diye açtım telefonu.
"İyi misin Şura?" Diye sordu direkt.
"İyiyim, merak etme." Dedim.
"Abimin hali pek öyle demiyordu. Sana bir şey oldu diye korktum." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırınım
Teen Fiction•Kesit• "Şimdi sıra sende." Dedi. "Ne?" "Öpme sırası diyorum, sende. Aklını bu kadar çabuk başından alacağımı bilmezdim." Dedi gülerek. "Öpmek sırayla mı oluyormuş, hayatımda ilk defa duyuyorum." Dedim. "Sıra yoksa o zaman izninle, ben bir kere...