Kötü, Tuğkan
I Need You Closer, Kayou.🕸
Karton bardağın içindeki koyu renkteki kahveyi izlerken zihnimde dönen seslerin ortasında kalmıştım. Her bir yaşım etrafımda bir çember oluşturmuş ve bana bir şey söylüyorlardı, her bir yaşımın arkasında babam vardı. Ortalarında duran benim arkamda ise kimse yoktu.
Yalnızdım, düşlerimde ve gerçeklerimde.
Bunu ben yapmıştım, yanımda olmaya çalışan her kim varsa özellikle uzaklaştırmıştım hepsini kendimden. Buna pişman değildim, zayıf olmaya niyetim yoktu.
Gür bir kahkaha sesi yankılandığında çember dağıldı ve ben zihnimin ortasında tek başıma kaldım. Çatık kaşlarla yan taraftaki masaya baktım, bizim masadakiler de ne olduğunu anlamak ister gibi oraya dönmüşlerdi. Çisem yanındaki arkadaşına kahkahayla gülerken iki yanımızdaki masaya yürüyorlardı.
Gözleri bizim masaya daha doğrusu Barlas'a kaydı ve gülümsedikten sonra masaya geçip arkadaşıyla olan sohbetine devam etti. Semina hafifçe bana yaklaştığında bakışlarımı kızdan çekip ona baktım. Üç gündür hep birlikteydik, bu planlı bir şey değildi, kendiliğinden oluşan bir şeydi ama gruptaki kimsenin bundan rahatsız olmadığını da biliyordum. Elis ve Uraz dışında.
Elis'i rahatsız eden Semina'nın varlığıydı, sürekli Barlas'a laf soksa da Barlas ile bir derdi yoktu onun derdi Semina'ydı. Uraz ise elbette ki Barlas'tan rahatsız oluyordu, yıldızları asla barışmıyordu.
Semina kulağıma yaklaşarak "insanların arkasından konuşmaktan hoşlanmam ama" dediği sırada Ömer yüksek bir sesle "ilgi meraklısı" dedi ve kafeteryada ufak bir sessizlik oldu. Ömer normalde eğlenceli, herkesle iyi anlaşan bir insandı. İnsanlara kin gütmez, arkalarından kuyularını kazmazdı. Ama bir insanı sevmezse, sevmezdi ve o zaman asla lafını esirgemezdi.
Çisem omzunun üzerinden bizim masaya baktı, aslında gözleri Ömer'e dokunacaktı ama yanlışlıkla bana dokunduğunda yüzündeki ifade silindi ve yavaşça yutkundu. Çisem gözlerini çekmek istedi ama ben gözlerimi ondan çekmediğim için bana bakmayı kesemedi, bileğimde Barlas'ın parmaklarını hissettim. Çisem'in gözleri gözlerimden kayarak Barlas'ın eline kaydı ve hızla önüne döndü, Barlas'tan hoşlanıyordu.
"İnsanları bakışlarınla öldürmeyi mi deniyorsun?"
"Gerekirse evet, gözlerini Ömer'e dikemez."
Tıpkı onun bana yaklaşarak kısık sesle konuştuğu gibi bende ona yaklaşıp kısık bir sesle konuşmuştum, gözlerim istemsizce tekrar Çisem'in masasına kaydığında gözlerinin yine bizim üzerimizde olduğunu gördüm. Derin bir nefes verdim, dudaklarımdan çıkan nefes Barlas'ın boynuna çarptı. Barlas'ın yüzü hızla bana döndüğünde burun buruna geldik, Çisem'in yeşil gözleri sanki bu anı bekliyormuş gibi kızardı.
"Seninle bir gün öpüşeceğiz, biliyorsun değil mi?"
Dudaklarımda oluşan tebessüm ile gözlerimi ona çevirdim, gözleri dudaklarımdaydı. "Seni hem gülerken öpmek istiyorum hem de çok az güldüğün için sadece gülüşünü izlemek istiyorum" gözlerini dudaklarımdan ayırıp gözlerime baktı. "Çok güzel gülüyorsun."
"Senin antremanın yok mu?"
Gülümsedi ve benden uzaklaştı, ancak sandalyesinden kalkmadı. "Daha bir saati var, sabah değiştiği için bilmiyorsun sanırım" gözlerimi devirdim ve kahve bardağını elime aldım. Elis dersinin başlamak üzere olduğunu fark ettiğinde aceleyle yerinden kalktı ve hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaştı. Kahvemden bir yudum almadan önce "sizin aranızda bir şeyler yok muydu?" diye sordum gözlerimi Barlas'a çevirerek. Kaşlarını çattı ve kimden bahsettiğimi anlamaya çalıştı hemen ardından ise gözleri Çisem'e dokundu ve sonra yeniden bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM YILDIZI
Teen FictionO parlıyordu, o bütün bu karanlığın içinde bile parlayabiliyordu. Onun için hiçbir tanım bulamıyordum ama bulmuştum, o bir cehennem yıldızıydı... Benim yıldızımdı.