Waves, Dean Lewis
İyileşmiyor, Gece🕸️
Sert bir rüzgar saçlarımı savurduğunda avucumun içine aldığım kazağı daha da sıktım. Soğuk bana her zaman kendimi canlı hissettirirdi. Çoğunlukla cam açık yatmamın nedeni bile buydu. Çünkü eskiden kendimi canlı hissetmek için soğuğa ihtiyaç duyardım. Ama şimdi başımı çevirip ona baktığımda kendimi hiç olmadığım kadar hayatta hissediyordum.
Başımı çevirdim ve onun zaten benim üzerimde olan yeşil gözlerine baktım. Parmaklarının arasında her an düşecekmiş gibi tuttuğu sigarasından bir nefes çekti ve dumanını dudaklarından saldı. Aramızda süzülen gri dumanı bir örümcek ağı gibi gördüm. Sanki yıllardır ruhumu hapseden örümceğe soyut olmak yetmiyormuş da artık somutlaşmak istiyormuş gibiydi.
Sigarayı yere atıp ayakkabısının ucuyla ezdi ve kolunu omzuma atıp beni kendine çektiğinde ona karşı koymadım ve kollarımı ince beline doladım. Başımı omzuna koyup kokusunu içime çektiğimde o da saçlarımı öptü.
"Üşüyorsun."
"Üşüyordum."
Beni daha sıkı sardığında bende ona daha sıkı sarıldım ve başımı kaldırarak boynuna küçük bir öpücük kondurdum. "Evden biraz uzaklaşmak iyi geldi" diye mırıldandım soğuktan buz tutmuş burnumu sıcacık boynuna sürterken. "Ama aklın Asgar'da kaldı değil mi?"
"Evet ama Robin yanında olduğu için daha rahatım. Biliyorsun o çok küçük ve korkuyor."
"Biliyorum."
O sessizce saçlarımı okşayıp arada küçük öpücükler kondururken bende gözlerimi kapattım ve onun kokusunu ciğerlerime hapsettim. Bir süre, uzun bir süre ay ışığının altında hiç konuşmadan sessizce oturduk. O içine derin bir nefes çekti ve aldığı nefesin sesi sessizliğin sırtına bir bıçak gibi saplandı.
"Annem beni terk ettiğinde ben senin terk edildiğinden daha küçüktüm. Ben küçükken çok erken konuşmuşum ve asla susmayan bir çocukmuşum. Özellikle anneme bir şeyler anlatmayı çok severdim, çok küçüktüm ama anneme bir şeyler anlatmayı ne kadar sevdiğimi hatırlıyorum."
Tıpkı benim çok küçük olmama rağmen babamın tüm işkencelerini hatırlamam gibi.
"Annem ve babam birbirlerini çok severdi, bizim evde hiç kavga olmazdı. Ama sonra ne oldu bilmiyorum. Ben 4 yaşındayken annem ve babam çok büyük bir kavga ettiler, ortada bir neden yoktu sadece annem sürekli bağırıyordu."
Sustuğunda elimi kaldırdım ve yeni yeni uzayan sakallarını okşadım sessizce. "Bu kavgalar bir süre devam etti, sonra bir sabah babam işte ben annemle evdeyim her zamanki gibi. Annem markete gideceğini ve hemen döneceğini söyledi, bana da kurabiye ve süt koyup çizgi film açtı ve gitti."
"Annem bir daha dönmedi Dilhun, beni o evde tek başıma bırakıp gittiğinde iki yaşındaydım. Gece annemin gelmeyeceğini anladığımda üç yaşına girmiştim. Annemin beni bırakıp gittiğinin gecesi benim doğum günümdü."
Başımı kaldırıp ona baktığımda yeşil gözlerinin acıyla parladığını gördüm. Nasıl bırakabilmişti ki böyle güzel bir çocuğu. Nasıl bir anne üç yaşındaki bir çocuğu tek başına bırakıp gidebilirdi. O çocuk o evi yakabilir, o evin içinde kendisi de yanabilirdi. "Nereye gitmiş peki, öğrendiniz mi?"
"Aşık olmuş, bir başkasına. Bütün o kavgaları çıkarmasının nedeni de belki babam ondan ayılır diyeymiş ama babam çok anlayışlı bir adamdır, her seferinde alttan aldı. Babam ayrılmayınca o da çareyi gitmekte bulmuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM YILDIZI
Teen FictionO parlıyordu, o bütün bu karanlığın içinde bile parlayabiliyordu. Onun için hiçbir tanım bulamıyordum ama bulmuştum, o bir cehennem yıldızıydı... Benim yıldızımdı.