I spoke to the devil in miami, he said everything would be fine, XXXTENTACION
You Come Down, Marika Hackman🕸️
Kendimi bir sigara izmariti gibi hissederdim, ilk sigara içtiğim andan itibaren. İlk nefesimi çektikten sonra izmaritin yanan ucuna gözlerimi dikmiş, ateş elimi yakana kadar çekmemiştim. O zamanlar henüz on dört yaşımın ortalarındaydım, o yaştaki bir çocuk için sigara içmek zararlıydı peki ya sevgisiz bir baba?
O ne kadar zararlıydı?
Ben o izmaritsem, babam ise onu bitiren ateşti. Ben bitmiyordum, ben sönmüyordum. Yıllarca için için yanmaya devam etmiş sonunda beni yakan ateşin ta kendisi olmuştum.
Gözlerimi izmaritin yanan ucundan çekip pencereye çevirdim, kalın perdeler gece boyu beni yıldızlardan gizlemişlerdi.
Güneşin doğmadığını ancak karanlığın yavaşça silinerek yerini boğucu maviliğe bıraktığını biliyordum. Yavaşça yerimden kalktım ve sigarayı küllüğe bastırdıktan sonra komodinin üzerinde duran sigara paketini elime aldım. Yeni bir sigarayı paketten çektikten sonra paketi yerine bıraktım ve çakmağı aldım. Yataktan kalkarken sigaranın ucunu çakmakla ateşledim ve çakmağı da komodinin üzerine bıraktım. Yavaşça pencereye ilerledim, perdeleri çektim ve boğucu mavilik ile karşılaştım.
Geceden beri göğü yeren yağmur dinmiş yerini hafif bir esintiye bırakmıştı. Rüzgar, penye şortun örtmediği bacaklarımı ısırıyordu ama bunu önemsemedim. Pencerenin önündeki koltuğa dizlerimin üzerinde oturdum, koltuk diz kapaklarımın baskısı ile yavaşça çöktüğünde kollarımı pencerenin mermerine yasladım ve sigaramdan derin bir nefes çektim. Başımı kaldırıp boğucu maviliğe bakarken yutkundum.
Burada güneş yoktu, burada hiç güneş olmazdı.
Naira, karanlık demekti. Yunanca olan bu kelimeyi neden bir Türk şehrine verdiklerini bilmiyordum, araştırdığımda önüme çıkan tek bilgi; buranın o zamanki kurucusu karanlık bir dönemden geçtiği için bu ismi vermiş ve yıllar içerisinde hiçbir değişime uğramamış. Ve Naira, ismini aldıktan sonra bir daha şehirde hiç güneş doğmamıştı. Halbuki ismini almadan önce bu şehrin her zaman güneşle aydınlandığını, onunla ısındığını biliyordum.
Bir kapının açılma sesini duyduğumda başımı eğdim ve karşıdaki eve baktım. Kapıdan çıkan çocuk kaşlarımı çatmama neden oldu. Karşı evin boş olduğuna emindim, evde olmadığım bir haftadır birileri taşınmış olmalıydı. Bahçenin küçük demir kapısı kısık bir ses çıkartarak açıldı ve onu gördüm.
Altında gri bir eşofman ve üzerinde ise kısa kollu beyaz bir tişört vardı, bahçe kapısının önünde yere çöktü ama dizini yere yaslamadı. Beyaz ayakkabısının bağcığını bağlarken sigaramdan bir nefes daha çektim, dumanı üflediğimde sanki dumanı görmüş gibi başını kaldırdı. Gözleri, gözlerimi buldu, ve bağcıklarını bağlayan elleri duraksadı. Gök, duran yağmurun yeniden başlayacağını belli etmek ister gibi gürlediğinde elleri tekrar hareket etti ve bağcıklarını hızla bağladı. Yavaş bir şekilde ayağa kalkarken gözlerini gözlerimden çekmedi. Kulaklığını kulağına geçirdi ve gözleri gözlerimden ayrıldı. Evin sağ tarafına doğru koşmaya başladığında pencerede biraz daha uzandım ve arkasından baktım.
Ama o dönüp bana bakmadı.
Bedenimi içeri sokmadan hemen önce izmariti aşağı attım, bu mesafeden izmaritin suya düştüğünde çıkardığı sesi duymam mümkün değildi ancak duydum. En azından zihnim bu sesi ezbere bildiği için duymuş gibi hissettim. Camdan uzaklaşarak tül perdeyi çektim ve yatağa ilerledim, kendimi yatağa attığımda gözlerimi beyaz tavana diktim. Yatağın çarşafına sürtünen kollarım sızladı ama bunu önemsemedim. Boş bakışlarım tavanın her bir ayrıntısını ezberlemek ister gibi dolaşıyordu tavanda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM YILDIZI
Roman pour AdolescentsO parlıyordu, o bütün bu karanlığın içinde bile parlayabiliyordu. Onun için hiçbir tanım bulamıyordum ama bulmuştum, o bir cehennem yıldızıydı... Benim yıldızımdı.