Papatya, Çağan Şengül
Raindrops, Shamrain
🕸️
Bildiklerim, inandıklarım ve gözlerimle görsem dahi inanmak istemediklerim vardı. İliklerime kadar hissetsem de tüm kalbimle reddettiğim şeyler. Çok küçükken babamın beni sevmediğini reddeder ve kendimi beni sevdiğine inandırırdım. Annemin beni korumak istediğine ama elinden bir şey gelmediğine. Alkan'ın beni bırakmak istemediğine ve babamın onu zorla benden aldığına.
Yapayalnız olmadığıma.
Bunları kabullendiğimde her şeyin hem daha zor hem de daha kolay olduğunu fark etmiştim. Daha kolaydı çünkü artık bunların neden olduğunu biliyordum. Daha zordu çünkü, bunların neden olduğunu bilmiyordum.
Babam beni neden sevmedi?
Annem beni neden korumadı?
Alkan neden beni suçladı?
Ve, neden yapayalnızım?
Bir kalabalığın içinde kendime bile neden yabancıyım? Sürekli diken üstünde durmak, her gölgeden bir canavar mı çıkacak diye tetikte olmak zorunda mıydım? Neden yanımdaki insanları kabullenip geride kalan her şeyi bırakamıyordum?
Uraz'ın bakışları hızla bana döndüğünde Ömer'in yüzündeki ifade dondu "bu odada bulunan dört kişi dışında birisi" dedi fark eder gibi. Başımı yavaşça aşağı yukarı salladığımda mavi gözleri kapandı, Barlas bir anda yerinden kalkıp bana doğru yürüdü ve tam önümde dizlerinin üzerine çöktü. Dizlerimde duran ellerimi ellerinin arasına aldı ve yeşil gözlerini gözlerime dikti "değil," dedi bir kitaba inanır gibi "Semina olamaz."
Uraz'ın yanımdaki bedeni kaskatı kesildi sanki Semina bu işin içinde çıkarsa Barlas'tan daha fazla yara alacaktı. "Eğer bana azıcık inanıyorsan" dişlerini sıktı "bana güvenmediğini biliyorum, bu yüzden yakınında tuttuğunu da" kaşlarımı çattım. Bunu fark edebileceği aklıma dahi gelmezdi "ama en azından bana inanıyorsan, bir kuş tüyü kadar bile inanıyorsan onun yapmadığına da inan."
Ona inandığımı söylemeyi çok istedim, o kadar istedim ki dudaklarım yalan söylemek için aralandı. Ama yeşil gözleri gözlerimin içine büyük bir umutla bakarken yalan söyleyemezdim onu bir yalanla avutamazdım. "Kesin bir şey söyleyemem" ellerimi daha sıkı tuttu "emin olana kadar herkes şüphelidir."
"Kanıtlanana kadar herkes masum değil midir?"
"Kanıt ararken şüphelileri başı boş bırakamayız ama."
Gözleri gözlerimden koparak ellerimize kaydığında nefesim göğsüme tıkandı, uzun süre sessiz kalarak ellerimizi izledi. Sonra hiç beklemediğim bir şey yaparak ellerimi kendine çekti ve ellerimi öptü. İnsanların içinde olmamızı önemsemeden, biraz önce kardeşinin de bir şüpheli olduğunu söylememişim gibi ellerimi öptü ve tekrar gözlerime baktı.
"Sen ne istiyorsan onu yapacağım, ne dersen o olacak. Eğer bir şey yapıyorsan bir bildiğin vardır, emin olmadığın hiçbir konuda hareket etmezsin. Ben sana güveniyorum." Dudaklarım titredi ama gülümseyemedim. Bir insanın bana güvenmesi; konu kardeşi iken bile güvenmesi içimde ağlama isteği uyandırdı. Bu insana güvenmiyordum ama o bana güveniyordu, kardeşinin canı ortadayken hem de.
Gözlerimi gözlerinden çektim ve Sena'ya baktım "kabul" yine de anlaşmayı kabul ederken göğsüm sıkışmıştı. "Sen bize onu bul bende sana baştaki kişiyi" Sena başını salladı. Zaten bunu kabul edeceğimi buraya gelirken biliyor olmalıydı. İnsanların ölmesini engellemek için elimden gelen her şeyi yapardım. İsteyerek ya da istemeyerek bu çukura düşen herkese elimi uzatırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM YILDIZI
Teen FictionO parlıyordu, o bütün bu karanlığın içinde bile parlayabiliyordu. Onun için hiçbir tanım bulamıyordum ama bulmuştum, o bir cehennem yıldızıydı... Benim yıldızımdı.