Bird Set Free, Sia
Enemy, Tommee Profitt〄
Bir gölge üzerine devrilir, seni devirmekle kalmaz sana sahip olurdu. Bedenini, ruhunu ve tüm benliğini ele geçirene kadar durmazdı. Ve senin bu yenilmişliği kabullenmekten başka bir çaren kalmazdı, o gölgenin boyunduruğu altında yaşardın.
Benim gölgem babamdı, hayatta başıma gelen tüm kötü şeylerin ucunun dokunduğu o kişi babamdı. Bir gölge gibi beni takip etmiş sadece gülüşlerimi değil, gözyaşlarımı da çalmıştı benden. Bana ağlamanın bir zayıflık, acizlik durumundan başka bir şey olmadığını söylemişti.
Oysa ağlamak zayıflık değildi, ağlamak duygularını göstermekti.
Bir insan gelip kalbine parmağını bastırdığında, kırılmış ruhuna bir ayna tuttuğunda sende ağlamak istiyordun. Bir iki damla yaş akıtmak değildi benim bahsettiğim, tüm benliğinden arınırcasına, tüm acılarını gözyaşlarınla yıkayarak ağlamak.
Yüzüme atılan soğuk suyla gözlerimi araladım, sesler boğuk, görüntü bulanıktı. Ama karşımdaki kişinin kim olduğun bilmem için görmeme gerek yoktu, karşımdaki insanı biliyordum. "Yapma bunu" Semina'nın hemen yanımdaki sesini duyduğumda dişlerimi sıktım ve görüşüm de yavaşça düzeldi.
İlk gördüğüm içimi ürperten yeşil gözleri oldu, kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış gibi bakıyordu gözleri. Benim Barlas ile tanışmadan önce baktığım gibi, umutsuzca. "Uyuyan güzel" dudakları alayla kıvrıldı "dün gözlerime bakana kadar beni tanımamana şaşırdım, sesimi ve kokumu asla unutamayacağını düşünmüştüm." O an, dün gece olan her şey bir bir zihnime sızdı, usul usul değil aynı yüzüme atılan su gibi aniden.
Burnuma gelen koku beni uykumdan kaldırdı ancak hareket edecek gücü kendimde bulamıyordum, Barlas yüzümü avuçlarının arasına alıp beni sarstığında zorlukla açtığım gözlerim gözlerine tutundu. "Uyanman lazım" dedi yalvarır gibi "ne olur Belda, uyan hadi" elimi kaldırıp yanağımdaki elini tuttum.
"Bu koku ne?"
"Gaz kokusu."
Dudaklarım yıllardır su içmemişim gibi kupkuruydu ve acıyorlardı "evden çıkmamız lazım" onunda ayakta durmakta zorlandığının farkındaydım ama son gücüne kadar çabalıyordu. Yataktan indiğinde önce yalpaladı ama sonrasında dengesini korudu ve beni kaldırmaya çalıştı "hadi yavrum, kalkarsın" bunu öyle bir söyledi ki, yıllardır yürüyemesem bile kalkabilirmişim gibi geldi.
Zorla da olsa ayağa kalktığımda Barlas'ın kolu belimi sıkıca kavradı "diğerleri?" diye sordum korkuyla ama bu korku sesime yansımadı. Barlas'ın güçlü yutkunuşu sessiz odada yankılandı "bilmiyorum" dedi acı çeken bir tonlama ile "bilmiyorum" diye tekrarladı.
Dizlerimdeki güç bir an için çekildiğinde Barlas beni kucaklayacak gibi oldu ama onu durdurdum "düşeriz" dedim, nefesim içime çekiliyordu "merdivenlerden düşeriz." Göz göze geldiğimizde kendine ettiği küfürleri görebiliyordum, beni kucağına alıp buradan çıkaramadığı için kendinden nefret ediyordu.
Ve göz göze geldiğimiz anda yaşadığımız sessizlik diğer sesleri duymamı sağladı, Barlas'ın tekrar yürümesine izin vermedim "birileri var" bana anlamayan bir ifade ile baktı "evde birileri var Barlas, duyuyorum."
Ve bu farkındalığım olayı patlatan şey oldu, karanlıkta fark edemediğimiz bir gölge dolabın yanından gelip Barlas'ın kafasına vurduğunda Barlas'ın bedeni öne doğru düştü. Ama ben onunla birlikte düşmedim, Barlas'ın kafasına vuran kişi kolunu belime sardı "Barlas" diye bağırdım ama attığım çığlık adam elini dudaklarıma bastırdığı için boğuk çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM YILDIZI
Teen FictionO parlıyordu, o bütün bu karanlığın içinde bile parlayabiliyordu. Onun için hiçbir tanım bulamıyordum ama bulmuştum, o bir cehennem yıldızıydı... Benim yıldızımdı.