Mutluluk Reklamı, Vera
Yes To Heaven, Lana Del Rey🕸️
Şeytan benden uzaklaştıkça bana yaklaşan daha karanlık bir şey varmış gibi hissediyordum. Şeytandan daha karanlık, daha cani bir şeydi ve içime işliyordu sanki. Bazen aynaya bakıp babama ne kadar benzediğimi düşünürdüm, fiziksel olarak ona benzeyen tek şey buz mavisi gözlerimdi ama sadece bu da değildi aslında.
Genelde boş gözlerle bakardım, duygusuz, sanki bir robotmuşum gibi ama bazen öyle bir bakışla karşı karşıya kalırdım ki aynada o an gördüğüm şey onun gözleri olurdu. Benim şeytanım babamdı, bana hiç babalık yapmamış öz babam benim şeytanımdı ve ben onun sadece gözlerini değil bakışlarını da taşıyordum.
Tek bir şeytanımda yoktu benim, bir sürü şeytanım vardı aslında.
Birisinden kurtulduğumu düşündüğümde bir diğeri gelip bana saldırıyordu, o yorgunlukla onunla da savaşamıyordum. Ona yenildiğimde benden bir parçayı alıyordu tıpkı bir seri katilin kurbanından bir parçayı alması gibi.
"Böyle iyi mi?" diye sordu Ömer Barlas'ın sırtına yerleştirdiği üçüncü yastıktan sonra ama aslında çocuğu biraz rahat bıraksa daha iyi olacak gibiydi. Büyük kupadaki kahvemden bir yudum daha aldığım sırada Ömer, Barlas'ın üzerindeki tişörtü çıkarmasına yardım etti. "Sadece yüzün olmadığına emindim ama bu kadar kötü olduğunu da bilmiyordum be kardeşim" açıkçası vücudu ne haldeydi göremiyordum çünkü Ömer bir dağ gibi Barlas'ın önünde dikiliyordu.
"Bir dur Ömer."
"Canın mı yandı?"
"Hayır o yüzden değil, sence de şu an daha önemli bir konuyu konuşmamız gerekmiyor mu?"
"Ne gibi?"
"Ne gibi mi? Beni un çuvalı gibi bir arabaya tıktı herifler, ne olduğunu anlamadım zaten. Sonra siz geldiniz, beni nasıl buldunuz o yay, bıçak ve silahlar ne alaka onu da anlamadım. Sonra bir bakıyorum adam Belda'nın saçına yapışmış? Neler olduğunu anlatacak mısınız?"
Kısa bir sessizlik evin üzerine kara bulut gibi çöktü, onunla ben konuşmayacaktım bunu Ömer yapacaktı. Bunun hakkında konuşmamıştık ama böyle olacağını tahmin etmek zor değildi. Ömer derin bir nefes aldığında konuşacaktı ama çalan telefonu buna engel oldu "Semina" dedi elinde tuttuğu telefonu bakarken "meraktan delirmiş olmalı." Omzunun üzerinden bana baktı "ben onunla konuşayım ki olay karışmasın" Barlas'ın önünden çekilip kapıya ilerlediğinde elimdeki kupayı orta sehpaya bıraktım ve hızla yerimden kalkıp peşinden gittim.
O dışarıya çıktığı an yetişmiştim ona, kolundan tutup evin kapısından biraz uzaklaşmasını sağladım. "Onu neden içeri gönderdiniz?" diye sordum kısık bir sesle "babamla olan konuşmalarımı duyabilirdi" Ömer dudaklarını araladı ama açıklamasını dinlemeden konuşmaya devam ettim. "Hadi siz neyse de Uraz böyle bir şeye nasıl izin verir? Eğer erkenden kaçıp gitmeseydi ona soracaktım ama bir anda toza dönüştü."
"Öncelikle kraliçem bir yıl konuştuğun kadar konuştuğun için şok içerisindeydim, ikinci olarak Uraz kaçmadı, Elis adamla dövüşürken yanlışlıkla bıçak kendi koluna gelmiş ve sanırım derinmiş dikiş atılması için gittiler. Son olarak biz izin vermedik, sanki bir sopa dayağı o yememiş gibi aştı bizi ve içeri geldi."
"Öğrenmemesi lazım Ömer, bu konuda çok katı olmalıyız."
"O iş bende."
Başını hafifçe aşağı eğdikten sonra arkasını döndü ve uzaklaştı, o bahçeden ayrıldığında bende eve geri girdim. Salonun ortasında öylece durduğumda Barlas elindeki kremi vücuduna sürüyordu ama bunu yaparken oldukça zorlanıyor gibiydi. Senin yüzünden, dedi kafamın içindeki bir ses, ona yardım etmek zorundasın. Derin bir nefes vererek başını koltuğun arkasına yasladığında oturduğu koltuğun biraz arkasındaydım. O öylece tavanı izlerken bende onu izliyordum. Odada nefes seslerimizden başka hiçbir ses duyulmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM YILDIZI
Genç KurguO parlıyordu, o bütün bu karanlığın içinde bile parlayabiliyordu. Onun için hiçbir tanım bulamıyordum ama bulmuştum, o bir cehennem yıldızıydı... Benim yıldızımdı.