Raindrops, Shamrain
Je Te Laisserai Des Mots, Patrick Watson🕸️
Ruhumu saran dikenli teller yoktu benim, hiçbir zaman olmamıştı. Ben ruhumu herkesten saklamak için teslim etmiştim o örümceğe. Ve günü geldiğinde o örümcek ördüğü ağın yok oluşunu izlemişti acılar içinde. Ruhunu ruhuma bırakan ve onu iyileştiren kişi Barlas'tı ancak ruhumu kurtaran tek o değildi. Evet her şey onunla başlamıştı ama tek o yoktu. Çevremdeki insanlarla aramızda gelişen bir iletişim ve ağır ağır güçlenen bir bağ vardı.
Viski bardağını salladıktan sonra bardağı dudaklarıma götürdüm ve bardağın içindeki viskiyi tek seferde içtim. Barlas hemen yanımda, kolunu omzuma atmış bir şekilde oturuyordu. Alkan elinde sıkıca tuttuğu viski bardağını izliyordu. Ömer ve Uraz bir şeyler hakkında konuşuyorlardı. Beliz ve Semina yoktu, sanırım dans etmeye gitmişlerdi.
Yaşananlardan sonra kafamızı dağıtmak için Gölgenin barına gelmeye karar vermiştik. Geldiğimizden beri içtiğim üçüncü bardağı masaya bıraktım ama ses o kadar yüksekti ki bardağın masaya çarpışını bile duymamıştım.
Arkama yaslandığımda Barlas, omzumda duran kolunu belime doladı ve bende başımı çevirip ona baktım. "Burada durmak zorunda değiliz, gidebiliriz." Başımı ona yaklaştırıp burnumu burnuna sürttüm "gitmek isteseydim burada olmazdık gece saçlı."
Elimi kaldırıp çenesini tuttuğumda işaret parmağımın uzun tırnağını elmacık kemiklerine sürttüm. Başını sağa doğru eğdiğinde bende sola doğru eğdim ve dudaklarımız buluştu. Aslında şu an burada olmaktansa onunla yalnız olmayı tercih ederdim ama benim için uğraşan insanların çabalarını bir kenara atmamam gerektiğini öğrenmiştim.
Kısa süren öpüşmemiz sonrasında dudaklarımız birbirinden ayrıldığında gözlerimi açtım ve yeşil gözlerine baktım. Burnumun ucunu öptüğünde yüzüme yayılan sıcak gülümseme onu da gülümsetmişti. Barlas bir anda bana atıldığında kafalarımız birbirine çarptı. Dişlerimi sıkarak Barlas'ın yanına ona çarparak oturan Ömer'e baktım. "Kanka senin eski manita gelmiş" bunu Barlas'a söylemişti ama gözlerinin hedefinde ben vardım. "Ve bir süredir sizi izliyor kraliçem."
Başımı çevirip sanki nerede olduğunu biliyormuşum gibi tek seferde Almilla ile göz göze geldim. Almilla elindeki kokteyl bardağını sıkıca tutmuş ve mavi gözlerini bize dikmişti. "Çok yanlış gün" ve yerimden kalkıp kıza doğru ilerlemeye başladım. Barlas'ın arkamdan gelip gelmediğini bilmiyordum çünkü şu an odağımdaki tek şey o kızdı. Gerçek bir yırtıcıya dönüşüp onu parçalara ayırmak istiyordum. Ona yaklaştığımda oturduğu bar taburesinden kalkmaya çalıştı ama elimi omzuna bastırıp kalkmasını engelledim.
"Hep olmaman gereken yerlerde mi olursun?"
"Ne?"
"Diyorum ki karşıma çıkmak için oldukça yanlış bir günü seçtin."
"O, benim sevgilimdi" sesindeki acıyı duymak duraksamama neden oldu "ben onun iki günlük takıldığı bir kız falan değildim, iki yılım geçti onunla." İki yıl, toplam 750 gün. "Elbette öncesi var, arkadaş olduğumuz çok uzun bir zaman dilimi. Ben, kendimi bildim bileli onu seviyorum şimdi sen iki günlük bir kız olarak ondan uzak durmamı mı söylüyorsun?"
"Aynen öyle yapıyorum" dedim tek seferde "sen onun hayatında eskiden vardın ama ben şimdisi ve geleceğiyim." Alayla güldüğünde kollarımı göğsümde bağladım "Barlas ile kavga edip ayrıldığımızda başka kızlarla konuşurdu ama sonra ne olurdu biliyor musun?" tek kaşımı kaldırdım. "Yine döndüğü yer ben olurdum."
"Anlamadığın şey şu, ben seninle sidik yarıştırmıyorum. Sen şu kadardır hayatındasın, biz şunları yaşadık tarzı bir şeyden bahsetmiyorum sana. Ama şunu söyleyebilirim, biz ayrılsak da Barlas benden başkasına gitmez. O, benden sonra asla başkasıyla olmaz, olamaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM YILDIZI
Teen FictionO parlıyordu, o bütün bu karanlığın içinde bile parlayabiliyordu. Onun için hiçbir tanım bulamıyordum ama bulmuştum, o bir cehennem yıldızıydı... Benim yıldızımdı.