İçimdeki Mor, Eda Tanses
Arcade, Duncan Laurence🕸️
Koşuyorum, koşuyorum ama yolun sonu asla gelmiyor, sanki çıkışı olmayan bir labirentin içinde dönüp duruyorum. Çıkışı bulduğumu sandığım her seferde daha büyük bir hayal kırıklığıyla tekrar tekrar arıyorum çıkışı. Asla pes etmiyorum. Çünkü bana asla pes etmememi söyleyen bir ses var kafamın içinde. O sesi biliyorum, sahibini tanıyorum.
O sesin sahibi benim ama bazen kendi sesime yabancılaşıyorum...
O zaman, kendime bile yabancı olduğum anda başka bir sese odaklanıyorum. Göğüs kafesimden yükselen, ruhuma fısıldayan bir sese. Asla vazgeçmememi, pes etmememi ve sonuna kadar savaşmamı söyleyen o sese odaklanıyorum.
Cennetten gelen ilahi sesini cehennemden duyuyorum.
Radyodaki şarkı değiştiğinde kaşlarımı çattım, şarkıyı bilmiyordum ama melodisinden anladığım kadarıyla arabesk bir parçaydı. Şarkı aniden kapandığında başımı camdan kaldırdım ve bakışlarımı Barlas'a çevirdim.
Bu, barda yaşanan olaydan beri ona ilk baktığım andı.
Onu öptükten sonra, onun gözlerine bakmamıştım. Hatta kimseye bakmamıştım. Ben öylece birbirine yapışık duran ayaklarımızı izlerken elimden tutmuş beni oradan çıkartmış ve arabaya bindirmişti. Gözünün ucuyla bana baktı ama bakışlarını bende tutmadı, ön cama çevirdi.
"Böyle şarkılar dinlediğini bilmiyordum" koltukta ona doğru döndüm ve ayaklarımı dizlerimin altına aldım. Gözleri kısa bir bacaklarıma kaydı ve dudakları kıvrıldı "dedikodu dinlemeye hazırlanan annem gibi oturdun" gözlerini tekrar ön cama çevirdiğinde uzanıp radyoyu açtım ve o şarkı tekrar çalmaya başladı. "Dinlemem" dedi bakışları camdayken. O sıra şarkının sözlerini duydum. Gözlerim onun üzerindeydi ama o inatla bana bakmıyordu.
'Aşk ne demek bilen var mı?' diyordu adam. "Dinlemezdim" gözlerini bana çevirdi "bir kaç ay öncesine kadar." Araba yavaşladığında gözlerimi ondan çektim ve ön cama baktım. Uraz'ın arabası çiftliğin büyük kapısından içeri giriyordu.
Araba durmadan hemen öncesinde adam 'tatsam mı yoksa kaçsam mı?' demişti. Barlas arabayı durdurup anahtarı kontaktan çektiği sırada boğazımı temizledim "peki ne yapmaya karar verdin?" gözlerimi ondan çekmedim ama o inatla bana bakmadı, yine. Emniyet kemerini çözdü ve kapısını açtı. Bir ayağını dışarıya attığında omzunun üzerinden bana baktı, yeşil gözlerini gözlerime dikti. "Kaçmadım" arabadan indi ve kapıyı kapattı. Uzun tırnaklarımı avuçlarıma bastırdım, zihnimdeki düşüncelerimin avuçlarıma kaymasını, tırnaklarımın baskısıyla kanayarak akıp gitmesini diledim. Olmadı.
Arabanın kapısını açtım ve kendimi dışarı attım. Bir adam evin kapısından çıkarak veranda da durdu ve kısık gözlerle bizlere baktı, o adamı tanıyordum. Yüzünde bir tebessüm oluştu ve başını arkasına çevirerek "geldiler" diye seslendi içeriye doğru.
Kimseyi beklemeden bize doğru gelirken gözleri Uraz'ın üzerindeydi ancak gözleri benim olduğum tarafa kaydığında adımları durdu. Gözlerimiz buluştuğunda bir şimşek olduğumuz yeri aydınlattı. Adımları bana yöneldiğinde gök etraftaki tüm sessizliği yararak gürledi, dişlerimi sıktım. Suzan ablanın ve dedemin de evden çıktığını, buraya doğru geldiklerini biliyordum ama onlar da herkes gibi sessizdi.
Kimse bilmiyordu. Kimse onu tanımıyor, onun bendeki yerini bilmiyordu. Kimse onun benim için yaptıklarını bilmiyordu ama sanki hepsi biliyormuş gibi sessizce duruyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM YILDIZI
Teen FictionO parlıyordu, o bütün bu karanlığın içinde bile parlayabiliyordu. Onun için hiçbir tanım bulamıyordum ama bulmuştum, o bir cehennem yıldızıydı... Benim yıldızımdı.