Everything I Wanted, Billie Elisih
The Winter, Balmorhea
🕸️
Yağmuru, gök gürültüsünü çok severdim çünkü öyle havalarda gökyüzünde yıldız olmazdı asla. O zamanlarda başımı kaldırıp korkusuzca bakardım gökyüzüne. O zamanlarda bilirdim olduğum yerde herhangi bir insanın ölmediğini. Başımdaki kapişonu düzelttim ve elimdeki karton bardağı daha sıkı tutup dudaklarıma götürdüm ve sade kahvemden büyük bir yudum aldım. Sıcak kahve boğazımdan akarken acı bir tat bıraktı ama buna alışıktım zaten.
Ben boğazımdan daha acı tatları akıtmıştım.
Barlas kahve bardağını tutmadığı elini omzuma atıp beni kendine çektiğinde başımı göğsüne yasladım ve ona alttan bir bakış attım. Ama o bana değil arabanın ön camından gözüken uçuruma bakıyordu. Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra "tuhaf değil mi bu şehirde deniz yokken bir uçurum olması?" dedi.
"Öyle."
Dudaklarını saçlarıma bastırdığında gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim içime. Aralık camdan arabaya dolan yağmur kokusu ve onun kokusu ciğerlerimde birbirine karıştığında huzurla dolmuştum. "Buraya ilk taşındığımızda bocalamıştım, ben her sokağı denize çıkan bir şehirde büyümüştüm ve burada deniz yoktu. Ama sonra seni gördüm, gözlerini. Belki Ayvalık'ta her sokak denize çıkıyordu ama burada benim her yolum senin gözlerine çıkıyordu."
"Sonra alıştın mı buraya?"
"Gözlerine, kokuna, saçlarına, dudaklarına alışınca buraya alışmama gerek kalmadı."
Gözlerimi aralayıp ön cama diktim ve kafamın içindeki o dünyada kayboldum. Gözümün önünden geçen onlarca anı birbirinden çok farklılardı. Ama geneli acı hatırlardı. Onun bu güzel sözlerinden sonra bunları anlatmak istemezdim ama bazen içimden geçenler dudaklarıma doluyordu, konuşmazsam boğulacak gibi oluyordum. "Ben çocukken" diye fısıldadım elimdeki karton bardağı daha sıkı tutup "yemekleri mutfakta, evdeki hizmetlilerle birlikte yerdim."
"Neden?"
"Çünkü babam onunla aynı masada yemek yememi istemezdi. Sadece misafir olduğu zaman otururdum o masada. Ama bir keresinde babam o masada, onlarla birlikte yemek yememi istedi. O kadar sevinmiştim ki anlatamam."
Beni tutuşu daha da sıkılaştığında sertçe yutkundum. Ona bunları anlatmak zorunda değildim ama içimden gelen tek şey ona tüm geçmişimi açmak, tüm acılarımı önüne sermekti. "Masada otururken önümde en sevdiğim çorba vardı tam çorbadan bir kaşık alacağım zaman babam elime bir çatal batırdı, sol elime. O zamana kadar sol elimi kullanırdım."
"Duymak istemiyorum."
"Bana diğer elimle yemek yememi ve eğer dökersem o çatalın daha da derine batacağını söyledi. Eğer ağlarsam da aynı şey olacaktı. Dökmedim, ağlamadım. Ağlayamadım Barlas." Bana sıkıca sarıldığında kalbime batan iğnelerin daha da derine saplandığını hissettim. "Özür dilerim, çok özür dilerim" saçlarımı öptü ve benden defalarca kez özür diledi. "Keşke o zaman tanısaydım seni, korurdum herkesten."
"Korurdun."
Biliyordum ki bunu yapardı. O da o zamanlar küçük bir çocuk olmasına rağmen beni koruyabileceğini biliyordum. O küçücük bir bedene sahipken bile kocaman bir yüreği vardı. "Şimdi varsın ve beni koruyorsun. Hep yanımdasın bu bana yetiyor, sen bana yetiyorsun."
🕸️
Asgar'ın yumuşak tüylerini okşayarak koltuğa oturduğum anda Robin de koltuğa çıkıp yanıma geldi. Asgar'ı dizlerimin üzerine koyup Robin'in yüzünü avuçlarımın arasına aldım ve onu öptüm. Robin hemen yanıma yatarken Barlas karşımdaki tekli koltuğa geçtiğinde gözlerimi ona çevirdim. Elinde tuttuğu kupayı dudaklarına götürdüğünde kaşlarımı çattım. "Bana neden kahve yok?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM YILDIZI
Teen FictionO parlıyordu, o bütün bu karanlığın içinde bile parlayabiliyordu. Onun için hiçbir tanım bulamıyordum ama bulmuştum, o bir cehennem yıldızıydı... Benim yıldızımdı.