İKİNCİ BÖLÜM

215 35 188
                                    

-Yarın şenlik başlıyor. Hepinizin daha da dikkatli olması gereken bir zaman. Yılın en önemli haftası. Hiçbir bölgede sıkıntı istemiyorum.      
     

   Şenlik başladığında insanlar ile dolup taşacak alana şimdiden tezgahlar kurulmuştu. Kalın boğumlu iplerle belirlenmiş dövüş alanları, sahil kenarı boyunca uzanıyor, kan ile kutsanmayı bekliyordu. Yıllardır özel görüşmelerde verilen raporlar haricinde haftada bir katılımı zorunlu olan sayım, bugün de her zamanki gibi gözdağları ile başlamıştı.

   Özel birlik olarak yirmi beş kişiden oluşan bir takımdık. Beşerli bir düzende dizilmiştik ve komutan Hector, yavaş adımlarla avını koklayan bir avcı sakinliğiyle bizi incelerken her birimiz diken üzerindeydik. En ufak bir zayıflık göstergesi veya itaatsizlik görmek için kıvrandığına emindim. Ceza vermeye bayılırdı ama daha çok sevdiği bir şey varsa o da seçtiği kurban üzerinden, diğerlerinin gözlerine dolan korkunun hayaletine selam vermekti.

-Bu hafta tünelden özellikle uzak duracaksınız. Limandaki Pazar alanından da.
     

    Her sene olduğu gibi tüccarların ceplerini doldurmalarına göz yumacaklardı. Paranın nasıl kazanıldığının bir önemi yoktu. Önemli olan şenlik sona erdiğinde toplanacak haraçlardı.

   Tüm şehirlerin şenlik için bir haftaları olurdu ve yılın ilk şenliği bizimle başlardı. İnsanlar inançlarını, elementlerini, doğayı yüceltir ve kutsanırlardı. Her birinin farklı adetleri vardı ve herkes Hava Şehrininkini dört gözle beklerdi. Bazıları lanetten önceki Ateş şehri eğlencelerinin hiçbiriyle kıyaslanamayacağını söylerdi. Ona şüphe yoktu.

   Her yıl aynıydı.
   

   Özel birlik olarak şehri, görev yerimizi terk edemezdik. Normal askerler bile zaman zaman yolculuğa çıkabilirlerdi ama bizim için kurallar oldukça katıydı. Şehir içinde ise tüm askerlerden daha rahattık. Tabi buna rahatlık denebilirse.

    Hiçbir zaman için evlenmem, çocuk sahibi olmam söz konusu değildi mesela. Bir kere asker olduysak, ömrümüz boyunca başka hiçbir şey olamazdık. Tercih hakkı kimseye sunulmamıştı. Bazen eğer seçebilseydim ne yapacağımı düşünürdüm. Biriyle eş olup çocuk bakmak hayallerimi süslediğinden değildi. Sadece en olmadık zamanlarda iç sesim, bana hep bir asker değil de savaşçı olmayı hayal ettiğimi fısıldardı. Diğer şehirleri görme, hatta mümkün olduğu an ülkeden ayrılma isteği, özellikle son zamanlarda peşimi bırakmıyordu. Burada tıkılı kaldığımı hissetmediğim tek yer denizi izlediğim, tünelin sonundaki, evrenin sonuna kadar seçebildiğimi düşündüğüm uçurumdu.
    

    Belki de bir avcı olmak isterdim. Onlar, yıl boyunca tüm Lumen'i yaratıklardan korumaya yeminli, en özel savaşçılardı. Bu zamana kadar hiçbiri ile karşılaşmamıştım. Çoğunlukla sınırın diğer tarafında olurlardı. Başlarındaki, aynı zamanda Başkent'in Venatoru olarak bilinen lider, bir Ateş bağlıydı. Onunla ilgili anlatılan hikayeler göz korkutucu efsanelerden oluşuyordu. Tanışmak istemediğime emin olduğum türde biriydi. Hector başlı başına yeterliydi zaten.

-Sonraki hafta yeni bölgeleriniz dağıtılacak. O zamana kadar şenlik civarlarında olun. Herhangi bir taşkınlık görür veya duyarsam, bu son şenliğiniz olur.
    

    Komutan Hector önümde durduğunda göz göze geldik. Kafamı anında yere eğdim. Gözlerimdeki nefreti görmesi sadece işini kolaylaştırırdı.

    Uzun sayılabilecek boyu ve kalıplı vücuduyla, heybetliydi. Yaşını bilmiyordum ama söylenene göre en az yüz ellilerindeydi. Kısacık kesilmiş sarı saçları ve siyah gözleriyle en fazla kırklarında bir erkeğin hatlarını taşıyordu. Bağsızlar bu yaştan yaşlanma sınırı olarak bahseder, o sınırı geçtiklerinde hızla çökmeye başlarlardı. Komutan ise halinden gayet memnun görünüyordu.

QUADRA GÜNLÜKLERİ SERİSİ I- Bağlar ve KüllerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin