Kalabalık sessiz bir huşu içinde olacakları izliyordu. Aaron'ın yüzü heyete dönüktü. Kendimi alıştırdığım ölüm ihtimali, bunun yanında ödül gibi kalırdı. Kurtuluş olurdu. Başından beri amacı bu olabilir miydi? Beni buraya öldürmek için getirmediyse, bu olmalıydı.
Bir asker olarak buradan çıkamazsın demişti Aaron. Ben ise bunu kaçak olacağım için söylediğini zannetmiştim. Ama hayır. Başından beri biliyordu. Bunu asla kabul etmeyeceğimi ve kaçmanın bir seçenek olmadığını.
Boğazımın derinliklerinden çıkan bir haykırışla ona saldırdım. Heyet beni anında hava yakalayıp zemine yapıştırdı. Aaron bana döndü.
-"Seni adi..." Cümlemi tamamlamama izin vermeden eliyle beni işaret etti. Ağzım görünmez ellerle kapatıldığında ellerim arkamda, dizlerimin üzerinde bağırmaya çalıştım. Hiçbir işe yaramadı.
-"Görüyorsunuz ya. Ölüm bu vahşi için ancak kurtuluş olur. Cezasını her gün baştan çekmeli ve bitmesi için yalvardıkça tekrar etmeli." dedi Aaron gözlerine ulaşmayan bir gülüşle.
Söylemeye çalıştıklarımı bakışlarımla ona aktarmaya çalıştım. Anladığına dair en ufak bir kırıntı yoktu orada. Sanki beni gerçekten tanımıyormuş, herhangi biriymişim gibi, orada durduğumun hiçbir önemi yokmuş gibiydi. Hatta sıkılmış, umursamaz görünüşü neredeyse gerçek gibiydi.
-Ceza fikrine her ne kadar katılsam da, efendim. Bir katili verebileceğimiz hizmet bulmamız imkansız." Maureen konuşurken çok ince bir ipte yürüdüğünün farkında ve dikkatliydi. Yanındakiler de sakince kafa sallayıp onu onaylıyorlardı.
Alaycı bakışlarla Aaron'a karşılık verdim. Kadın devam etti.
-Ayrıca kuralları biliyorsunuz. Tanrılar bir bağlıyı hizmete zorlamayı hoş görmeyeceklerinden Kraliçe tarafından bu kesinlikle yasaklanmış olup bu istisnasız bir yasadır.
Bundan haberim yoktu. Rahatlama birden geldi. Sadece bir saçmalıktan ibaret olduğunu ve işlerine böyle geldiği için, beni sallandırmak için hakkımı aradıklarını biliyordum. Yine de işe yarıyordu. Daha da keyifli gözlerle süzdüm, bir bana bir heyete bakan Aaron'ı.
-"Kimsenin seni zapt edemeyecek olması hoşuna gitmişe benziyor, asker." dedi Aaron. Sesindeki soğukluk dalga geçer bir tonla birleştiğinde gözlerindeki dipsiz kuyu onunla ürkütücü hale geldi. Elindeki hançeri havada sallarken, güldü. "Sayın Heyet, bu kurala aşinayım ve aynı zamanda bu kuralın hangi durumlarda geçersiz olduğuna da."
Aaron elinde tuttuğu hançeri doğrultarak bana doğru yürüdü. Keskin yeri bir hedef bulduğunda en ufak bir hareketle orayı paramparça edebilirmişçesine şekilliydi. Karambitlerime benzeyen kıvrımında tutma yerinden başlayan ince bir yılan şekli sarılıydı. Kemiğe benzer beyaz kabzasının aksine siyahtı. Arkama geçip orada durdu.
-"Sayın Su Şehri Temsilcisi, ayağa kalkar mısınız?" dedi Aaron. Gözlerim deli gibi çevrede dönüyor neler olduğunu kavramaya çalışıyordu. Kalabalığın sol tarafında, en önde bir kıpırtı oldu. Temsilci Alex hazır bir şekilde ayağa kalktı.
-"Emrinizdeyim, efendim." dedi tok sesiyle. Bana bakışlarını göremiyordum ama eminim ki ölmemi en çok isteyenlerden biriydi. Hector onu her zaman iyi yağlardı.
-Söyler misiniz, Temsilci? Şenliğin ikinci gecesi, halka seslenişte bana saldıran asker kimdi?
Derin bir nefes aldım. İşlemeyi çoktan bırakmış beynim vurulmuşa döndü. Kalabalık benim bilmediğim geçersizlik nedenini anlamış gibi şaşkınlıkla ve heyecanla aralarında konuşmaya başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUADRA GÜNLÜKLERİ SERİSİ I- Bağlar ve Küller
FantasyThe Wattys 2023 Yarı Finalisti TAMAMLANDI Toprağın şifalı elleri, derinlerinde sakladıklarından, Suyun yol gösterici berraklığı, yıkımlarının izlerinden, Havanın özgür fısıltıları, tutsak ettiklerinden ve Ateşin aydın ışığı, mahkum ettiği karanlığın...