Tek istediğim yalnız kalmaktı ve kimsenin bununla bir derdi yok gibiydi. Max'in bile benimle konuşmak gibi bir çabası yoktu. Onca zaman yanımda olduğunu düşünürken, aslında hiçbir şey bilmediğini, hatta beni tanımadığını düşündüğüne emindim ama kırgın görünmüyordu.
Geriye kalanların hepsi isteğim üzerine hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışsalar da bakışlarını tamamıyla saklayamıyorlardı. Hepsininkiler ortak bir anlamı paylaşıyordu. Düşünceli bir hüzün ve belki acıma, ki bunun düşüncesi bile mideme kramplar sokuyordu. Tabii Aaron'ı düşünmek beni tüm bunlardan yeterince uzaklaştırmak için yeterliydi.
O çekip gitmeyi seçmişti.
Beni sapkın hayal gücümle baş başa bırakıp kaçmıştı. Tek bir kelime bile söylemeden, öylece. Onu bu hale tam olarak hangi detayın getirdiğini bilmiyordum ama herhangi biri olabilirdi. Hepsi birbirinden beterdi. Olduğum kişiyi nihayet görmesi de olabilirdi. Belki de hayal kırıklığına uğramıştı. Üzerimdeki gizemli sis kalkmıştı işte. Onu uyarmıştım oysa ki. Benden uzak durması için uyarmıştım. İkimizden iyi bir şey çıkmayacağını söylemiştim. Belki de artık bana inandığı için hala dönmemişti.
Anahtar görevimi yerine getirebileceğime ihtimal verebiliyor muydu bari?
Gerçek anlamda bir hasta olabilir miydim? Oturduğum ağacın dibinde kıpırdandım. Rüzgar usulca tenimde geziniyordu. Sadece bu bile başıma ağrılar sokması için yeterliydi. Toprağa günlerce ayak basmamaya benzemezdi bu. Nefes almak zorundaydım. Havadan uzak kalamazdım. Tüm elementler tarafından lanetlenmiş gibiydim. Hepsinin beni reddettiğini hissetmeye başlamıştım. Nedeni bu olabilir miydi? Toprak ve Havanın kutsanmalarının hemen ardından gördüğüm kabuslar, onların bana haddim olmayan özlerini almamdan dolayı hissettikleri kızgınlık ile bağlantılı olabilir miydi?
Hayır. Suyun bana bunları yapmak için hiçbir sebebi yoktu.
Dış kapının sesiyle irkildim. Açık renk takımını giyip, hazırlanmış görünen Tera'nın gözleri beni aradı ve sonunda üstümde durdu. Bakışları yumuşadı ama anında toparlanıp normal halini aldı.
-"Bir şeyler yemek için dışarıya çıkacağız. Hazırlanmalısın." dedi elleriyle acele etmem gerektiğini belli ederek.
-"Bu bir soru muydu?" dedim bezgin bir sesle. Öyle olmadığını biliyordum.
-"Hayır." deyip içeriye giriverdi.
Rekor sürede hazırlanıp dışarıya çıktık. Şenlik alanın tersine gittiğimizi görünce sevindim. Yakınlarda bir mekanda oyalanmadan bir şeyler atıştırdık. Vayne dahil herkesi bu kadar sessiz görmek şaşırtıcı bir deneyimdi. Onu huzursuz eden diğer düşünceyi tahmin etmek ise hiç zor değildi. Aaron'ın verdiği emirle, benimle hava özünü kullanıp antreman yapması gerekiyordu. Anlattıklarımdan sonra sormaya bile yeltenemiyordu. Tüm bunların bana çok ağır geldiğini ve olanlardan sonra bunu yapamayacağımı düşünüyor olmalıydı. Ona diktiğim bakışlarıma karşılık verdi.
-"Dönüşte alıştırma yapabileceğimiz bir yere gitmeliyiz." dedim ciddiyetle. Omuzlarındaki yükün yarısını almışım ve diğer yarısını seve seve taşırmış gibi baktı bana.
-"Kesinlikle." diye yanıtladı. "Bildiğim bir yer var."
Kısa diyaloğumuzun ardından yine sessizlik masaya hakim oldu ama önceki kadar rahatsız edici değildi. Çok sürmeden kalktık ve geldiğimiz yoldan geri döndük. En merak ettiğim yer, ilk geldiğimiz gün gördüğüm dükkanların ve yemek mekanlarının olduğu sokaklardı ama oradan geçmedik. Hiçbir yerden geçtiğimiz söylenemezdi. Burada sadece evler ve boş sokaklar vardı. Tanıdık sokağı gördüğümde Vayne'e önerdiğim alıştırma aklımdan tamamen çıkmıştı. Vayne sola yöneldi ve bize onu takip etmemiz gerektiğini işaret etti. Kane ile Zayde yollarına devam ederken Tera ile Max peşimize takıldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUADRA GÜNLÜKLERİ SERİSİ I- Bağlar ve Küller
FantasyThe Wattys 2023 Yarı Finalisti TAMAMLANDI Toprağın şifalı elleri, derinlerinde sakladıklarından, Suyun yol gösterici berraklığı, yıkımlarının izlerinden, Havanın özgür fısıltıları, tutsak ettiklerinden ve Ateşin aydın ışığı, mahkum ettiği karanlığın...