YEDİNCİ BÖLÜM

75 17 34
                                    

    Kimseden yardım kabul etmeden Max'i odamdaki yatağa yatırıp üzerindekileri çıkarttım. Gördüğüm her yara, her morluk bana kendimi daha kötü hissettirirken iki kova su doldurup üzerini temizlemeye başladım. Tera yaralara bakmak istediğinde, ona izin verip yolundan çekildim. Yatağın dibine çömeldi ve Max'in vücudunda elini gezdirmeye başladı. Kapanan yaraları gördüğümde rahatladım. Kovaları yakınlaştırmamı istediğinde ikiletmeden onları dibine sürükledim.

-"Onu biraz serinletmek isteyebilirsin."dedi Tera bana bakmadan. "Çok kan kaybetti. Herhangi bir kırığı yok ama çokça ezik var. İyileştirmenin etkisiyle daha da ısınacak." Hemen onayladım.

   Elimi alnına yerleştirip kanını hafifçe yavaşlatmamla, tenini serinleştirmem bir oldu. Gözle görülür bir şekilde daha rahat nefes almaya başlayan Max'e gülümsedim.

-"Siz ikiniz?" diye soracak oldu Tera. Tereddütle bana bir bakış attı.

-"Seni neden ilgilendiriyor?" dedim hemen. Kızardı. 

   Kendimi çok az da olsa rahatsız hissettim. Onu terslemem için bana hiçbir neden vermemiş, aksine Max'e yardım etmişti. Yine de olduğu kişi ve ait olduğu yer ona karşı olan tüm ön yargılarımı iyice besliyordu.

-"Haklısın, haddim değil. Sadece aranızdaki özel bir şey gibi göründü." dedi Max'in yaralarının üzerindeki kanları temizlerken.

-"O benim için romantik saçmalıkların ötesinde biri, eğer sorduğun buysa. Yalan duygularla işim olmaz." Kısmen söylemek istediğim şey bu olsa da, fazla bilgi verdiğimi düşünerek kendime kızdım. Bir yabancıya içimi dökmeye mi başlamıştım şimdi de? Aman ne güzel.

-"Demek aşka inanmıyorsun. Henüz bulamadığındandır."dedi gülümseyerek. 

   Ben de güldüm ama benimki daha çok alaycı bir tavırdaydı.

-"Ya, tabii." diye mırıldandım. "Ya sen ve Vayne?" diye sordum. Bunu merak etme sebebimi kendime sorduğumda, bir neden bulamadım. Boş konuşmaya da başlamıştım anlaşılan. Tera neredeyse kahkaha atar gibi olup Max'i rahatsız etmemek için son anda durdu.

-"Hayır, o da benim için tam olarak senin tabir ettiğin gibi biri. Tabi ben aşka inanmadığımdan değil." Kaşlarımı kaldırıp odada yürümeye başladım. Ben cevap vermeyince devam etti. "Senin yaralarına da bir bakalım." Geriye doğru fazla hızlı iki adım attığımda kaşlarını kaldırdı.

-Hayır, ben iyiyim. 

   Sen bilirsin tarzında salladığı başıyla Max'e geri döndü. O bakmıyorken omzumu hızla kontrol ettim. Kanı çoktan durdurmuştum ama yara feci sızlıyordu. Suya girmezsem kısa sürede iyileşmeyecekti. Suya olan ihtiyacım sadece yaradan dolayı da değildi. Leş gibiydim. Saçlarımdan akan çamur, yüzümde hissettiğim kurumuş kan ve olduğumdan iki kat ağır hissettiren kıyafetlerim ile tam bir sıçana dönmüştüm ama Max'i onlarla yalnız bırakacak halim yoktu.

-"Bırakalım, biraz uyusun. Konuşacaklarımız var." dedi Tera ayaklanırken.

-Önden buyur.

   O çıkarken son bir kez Max'e baktım ve üzerine kapıyı kapatıp ışığı izledim. Vayne'i ortalıkta göremeyince kaşlarım çatıldı ve tam Tera'ya soracakken ağaçlardan birinin tepesinden yere atlayan gölgeye doğru bıçağımı çektim.

-"Gerçekten bu konuya artık bir açıklama getirmeliyiz." dedi Vayne. Göz devirme sırası bendeydi. Bıçağı yerine astım.

-"Hala sürprizlerden hoşlanmadığımı anlayamadıysan bu senin sorunun." diye yapıştırdım.

-"Her neyse. Sana bir sorum var." dedi Vayne. "Kraliçe hakkında ne biliyorsun?"

-Ne demek istiyorsun?

QUADRA GÜNLÜKLERİ SERİSİ I- Bağlar ve KüllerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin