YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM

36 5 0
                                    

    Odayı dolduran seslere söverek uyandım. Biri avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Tera. Hızla yanıma döndüğümde Aaron'ın yerinin boş olduğunu gördüm. Hayal kırıklığıyla seslere doğru ayaklandım.

-"Salakça şakalarından bıktım, Zayde!" dedi Tera çığlık atarken. Kahkahalar yükseldiğinde Tera daha önce hiç şahit olmadığım bir şekilde hırladı.

-"Şehrin kurallarını biliyorsun, kardeşim." Zayde, Tera'ya hala kahkahalarla gülerken kapıya çıktım. Gördüklerim karşısında uykum tamamıyla açıldı. Tera, Zayde'in üstüne yürüyordu ve öfkeden deliye dönmüştü.

-Bunu hemen düzelteceksin! Yoksa Toprak şahidim olsun seni pişman edeceğim!

   Tera'nın güzelim sarı saçları masmavi olmuştu ve anladığım kadarıyla Zayde'e göre bu bir şakaydı. Bir yan odanın eşiğinde bekleyen Max ile göz göze geldik. İkimiz de güldük. Sadece gözlerimizle ve tehlikeyi başımıza sarmayacak kadar kısaydı ama Tera'nın kıpkırmızı olmuş suratına bakılacak olursa risk riskti.

   Merdivenlerden çıkan Vayne'i gördüğümde onun bile gülmediğini görüp şaşırdım. Akıllıca bir hamleydi. Tera'nın yanına yürüdü.

-"İksiri aldığı yere gittim. Üç-beş güne kendiliğinden geçmesini beklemekten başka çaresi olmadığını söylediler. Boya da tutmazmış." dedi ona ve Zayde'e onaylamayan bakışlar attı.

-"Seni biraz renklerdim işte. Fena mı?" dedi Zayde uslanmaz bir halde. Tera daha da çıldırırken Vayne bağırdı.

-"Kapa çeneni Zayde!" diye tersledi onu. Zayde paylanmasının üzerine merdivenlere yöneldi. Tera'nın yanından ise arkasını kollayarak geçti. Akıllıca bir hamleydi. Tera onu her an merdivenlerden aşağıya yuvarlayabilirdi.

-"O kadar kötü değil." diye denedim. Ona yakınlaştım. Bana her an patlayacakmış gözlerle baktı. "Ciddiyim." diye ekledim.

-"Onu öldüreceğim." derken halsizdi. Onayladım.

-"Sana yardım edeceğim." dedim elimi omzuna koyarak. Gülümsedi.

-"Kahvaltı hazır olmak üzere, aşağı inme vakti." dedi Vayne üçümüze de tek tek bakış atarak.

-"Aaron nerede?" dedim tam gitmek üzere arkasını dönerken. Durdu.

-"Hava Komutanı dün gece öldürülmüş." dedi ciddiyetle.  Önemli bir müttefik kaybetmiştik. Yüzüm asıldı. "Sabaha karşı ayarlamalar için çağırıldı."

-"Kimin yaptığı belli mi?" dedim merakla. Tera ve Max de en az benim kadar endişeli görünüyordu ama Tera kötü senaryoları çok daha kolay sıraladığını belli eden çenesini sıktı.

-"Hayır ama Aaron bulacaktır." dedi Vayne. Aaron katili mi kovalıyordu?

-"Onu tek mi bırakacağız?" dedim endişeyle. Tavrıma gülümseyen Vayne'e ters ters baktım.

-"Aaron başının çaresine bakabilir ve biz saray ve politik işlere karışamayız. Bu avcıların değil Venator'un alanına girer." dedi bana güven vermek ister gibi. Oysa tersine bir etkisi olmuştu. Yine de bir şey diyemedim. 

   Vayne aşağı inerken arkasından bakakaldım. Tera hazırlanmak için aşağıya indiğinde Max onu takip etti. Aaron tek başına adalet peşinde koşuyorken elimden hiçbir şey gelmemesi kör bir çiviyle içimde delik açılması gibiydi.

   Aaron'ın başının çaresine bakabileceğini ben de gayet iyi biliyordum ama gerek var mıydı? Yalnız başına uğraşmak zorunda mıydı? Bunun bir Venator işi olduğunu söyleyen Vayne haklıydı ve ben Venator'un yanında ancak onun silahlarını taşıyabilirdim. Artık bir asker değildim. Venator benim efendimdi. Sahibim. Ondan nefret ediyordum. Öte yandan Aaron'ın kendi başına herhangi bir zorlukla yüzleşmesini istemiyordum. Ben onun silah arkadaşıydım. 

QUADRA GÜNLÜKLERİ SERİSİ I- Bağlar ve KüllerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin