Güneşin batışını suyun içinde izlemiştim. Hayatımdaki her anı düşünüldüğünde, açık ara en huzurlu olduğum zamanı bugün yaşamıştım. Havanın karanlığı tahmin ettiğim gibi şenlik alanını bambaşka bir güzelliğe taşıdığında, tatminle gülümsemeye devam ediyordum. Her yer fazlasıyla renkli ve parlaktı.
Ve ben fazla mutluydum.
Tabii içtiğim çeşitli likörlerin de bununla epeyce ilgisi vardı. Max ile Zayde bana durmadan gülüyor ve onları neredeyse gece yarısına kadar uçurumda diktiğim için bana durmadan laf sokuyorlardı. Tera, ben ikinci kez atladığım sırada dönmüş ve komutan için fazla suratsız ama aurası temiz, katil olduğunu sanmam yorumunda bulunmuştu. Muhtemelen istediği başarıyı yakalayamamış olmasının verdiği memnuniyetsizlik, çalan müzikle birlikte Max ile ettikleri nahoş dans sırasında çoktan unutulup gitmişti.
Kane'in artık bizi izlediğine şüpheliydim.
Zayde ile olan dansımız rezaletti. Ayak uydurmaya çalışmıştım. Cidden. Ama şu halimle bile onun enerjisinin yakınından geçemiyordum. Sonunda benim peşimi bırakıp, kızın birinin peşinden gitti. Kendi başıma etrafı izliyordum.
Belime sarılan bir elle irkildim ama elin sahibini vücudumun ona verdiği tepkiden dolayı hemen tanıdım.
-"Burada durmuş, beni bekliyordun, değil mi?" dedi Aaron kulağıma fısıldayarak.
-"Rüyanda." diye yanıtladım onu. Yüzümdeki oyuncu bir gülüştü. Aslına bakılırsa onu beklediğimi yeni anlamıştım.
-"Rüyalarımdan bahsetmemi istediğinden emin misin, Meri?" dedi heyecanla.
-"Hayır." dedim hemen. Daha çok sırıttı. Ardından elinde tuttuğu renkli balonları gördüm. Birini bana uzattı. "Bu ne için?" diye sordum alırken.
-Dediklerimi yap. Anlayacaksın.
Uzaktan gelen hızlı bir ritme sahip müzik durduğunda, herkes bunu bekliyormuşçasına balonlarını kaldırdı. Ne kadar da çoktular.
-"Dilek tutmalısın." diye fısıldadı Aaron. Gözlerimi kapatırken bu yaptığımızın ne kadar saçma olduğunu düşünmeden duramıyordum ama ana saygı duymalıydım. O kadar gerçekleşmesini dilediğim şey vardı ki, gerçekleşmeyeceğine emin olduğum dilekler...
Galip gelmeyi diledim. Hak eden insanların, daha uzun yıllar boyunca adaletle yaşamalarını ve mutlu olmalarını diledim. Kendimin bile.
Aaron kulağıma eğildi.
-"Şimdi serbest bırak." dedi. Kırmızı balon elimden kayarken Aaron'ın yeşil balonunun hemen arkasındaydı. Yükseldikçe yükseldiler. Ardından görünmez bir duvar onları aynı hizada, sabit tuttu. Müzik tekrar başladı." Yukarıya bak." diye uyardı Aaron.
Tüm balonlar patlamaya başladı. İçlerinden çıkan rengarenk tozlar ise üzerimize yağdı. Aaron şaşkın ifademe gülümseyerek kendine çevirdi beni. Belimdeki ellerini iyice bastırdı. Beni öpeceğini sanmıştım ama yapmadı. Bir süre öylece kaldıktan sonra tek elimi tutup, beni Toprak Şehrindeki gibi döndürdü. O zamanki hızın ve uyuzluğunun aksine bu oldukça sakindi.
Yüzümüze ve saçlarımıza yağmaya devam eden tozlar Aaron'ı ıskalıyor gibi onun üzerinde hiç iz bırakmadı.
-"Kes şunu." dedim ona. "Biraz kirlenmek seni öldürmez." Buna emin olamamış gibi dudak büktü ama sonunda tozlar onunda saçlarında yerini aldı. "Ne diledin?" diye sordum ortada salınırken.
-"Sana söylersem gerçekleşmez ve inan bana bu ölümüm olur." dedi Aaron beni süzerken.
Aaron'ın söylediklerine çok fazla anlam yüklemeye başlamıştım. Çoğu zaman kendi kendime uydurduğuma ikna olmak kolaydı ama bakışları elimde tuttuğuma emin olduğum kanıtlar gibilerdi. Sonra aynı bakışlar, kanyonun iki kıyıyı ayırdığı kadar uzak hissettirirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUADRA GÜNLÜKLERİ SERİSİ I- Bağlar ve Küller
FantasyThe Wattys 2023 Yarı Finalisti TAMAMLANDI Toprağın şifalı elleri, derinlerinde sakladıklarından, Suyun yol gösterici berraklığı, yıkımlarının izlerinden, Havanın özgür fısıltıları, tutsak ettiklerinden ve Ateşin aydın ışığı, mahkum ettiği karanlığın...