YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM

31 4 0
                                    

   Kalabalığın her zamankinden bir farkı yoktu. Herkes renklere bulanmış ve dans ediyordu. Darian ise dikildiği yerde öylece bekliyordu. Görüş alanına girdiğim an beni fark etti. Ona doğru, beni izlerken yürümek bir nevi işkenceydi ve ruh halimin de pek bi yararı olmuyordu.

   Buraya varana kadar umutsuzca birinin beni durdurmasını beklemiştim. Vayne bile kabulümdü ama artık buradaydım ve biliyordum. Beni bırakmıştı.

-"Neyin var böyle?" dedi Darian endişeli gözlerle. Ona gerçekten baktım ve benim için samimi bir şekilde üzülüyormuş gibi göründüğüne karar verdim. Ben de onun için biraz üzülüyordum. Önemli olan tek şey olduğu kimlikti. Onun altındakiler kimsenin umurunda değildi. Nasıl biri olduğu, neleri sevdiği, nasıl biri olmak istediği sadece aynı amaçlara hizmet ettiğimiz sürece önemliydi.

-"Bazı otorite sıkıntıları." dedim. "Sadece biraz canımı sıktı, iyiyim." 

   Bir randevuda olduğumu idrak etmeye çalıştım. Sahteydi ama yine de daha önce bunu hiç yapmamıştım. Nasıl davranmam gerektiğini ince dokuyup sık elemem gerektiğininin farkındaydım ama gülümseme zahmetine girmedim. İnandırıcı görüneceğimi zannetmiyordum.

   Beni içki tezgahına doğru yönlendiren Darian, ikimiz için de sipariş verdi ve bunu yaparken bana ilk ısmarladığı içkiyi unutmadığını gösterdi.

-"Venator ile birlikte çalışmayı ancak hayal edebilirim. Onun hakkında duyduklarımızın çoğu efsane sayılır ama zor biri olduğunu anlayacak kadar karşılaşmışlığımız oldu." dedi Darian yanıma yerleşirken. "Neden olduysam, lütfen özürlerimi kabul et."

-"Biraz fazla koruyucudur." diye mırıldandım. Kaşlarını kaldırdığını görünce hata ettiğimi anladım. Aaron'dan çekinen ve bunda sonuna kadar haklı olan herkes gibi buluşmayı hemen bitirebilirdi. "Ama seninle bir ilgisi yok." diye ekledim hemen. Darian gülümsedi ama tedbirli bir gülüştü bu.

-"Özel hayatınıza müdahale etmemeli. Benimle bir ilgisi varsa da sadece infaz hükmü verebilir, değil mi? Senden uzak tutamaz. Bu bir suç sayılmaz." derken gülümsemesi iyice genişledi. Aaron'ı düşününce ben de gülümsedim. Eğer dürüst davranıyorsa, her şeyden habersizdi.

   İçkilerimizi havaya kaldırıp dikerken gözlerimizi ayırmadık.

-"Eee, nasıl gidiyor? Komutanlıktan memnun musun?" dedim ilgiyle. Derin bir iç çekti.

-"Evet. Yani her zaman bunun için didinip durdum ve sonunda başardım ama öyle gibi gelmiyor. Komutan Edwan'a olanları duymuş olmalısın. Bu şekilde bir yükseliş ummuyordum. Adil bir adamdı ve seveni çoktu. Haliyle doldurulması çok zor bir boşluk. Ona benzemek istemiyorum. Kendime has bir sistem kurmak istiyorum. Benimle anılacak bir şeyler ama her şey ona saygısızlık gibi algılanıyor, sanırım zamanla daha iyi olacaktır.

   Hisleri hakkında evirip çevirmeden, alaycılığa hiç başvurmadan dürüstçe konuşması beni şaşkına çevirdi. Bu hiç alışkın olduğum bir şey değildi. Ona hak verdim. Doldurmak istemediği bir boşluğun çevresinde dolanırken oranın içine düşmemeye çalışmaktı bu. Anlayışla gülümsedim.

-Hallolacağına eminim. Sanırım en önemlisi kendinden ödün vermemen ve dürüstlük. En azından benim yapacağım bu olurdu.

-"Çok iyi bir komutan olurdun." dedi bana biraz daha yaklaşırken.

-"Biliyorum." diye yanıtladım onu. Kendini beğenmiş tavrıma güldü.

-"Avcılara nasıl katıldın?" diye sorduğunda yüzümü sabit tutmaya çalıştım.

-Sanırım ben de yıllarca bunun için çabaladım. Dışarıda olup bitenleri öğrendiğimden beri. Ayrıca her zaman farklı yerler görmek isterdim. Şanslıydım sanırım." Diğer söylediklerim bir nevi doğruların çarptırılması olsa da son cümlem ağzımda bozuk bir tat bırakmıştı. Ne şans ama.

QUADRA GÜNLÜKLERİ SERİSİ I- Bağlar ve KüllerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin