ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

50 5 0
                                    

   Kapılar açılmadan hemen önce, içkinin verdiği mayışmayla olduğum yere sızmıştım ve görünüşe göre Kane hariç, hepimiz dip dibe yatmıştık. Gözlerimi sadece bir anlığına kapatıp açmışım gibi hissederken beni dürtükleyen Max'ti.

-"Uyan bakalım, seni ayyaş." Gözlerimi kırpıştırıken doğan güneş acı veriyordu. "Aaron hepinizi öldürmek istiyor gibi bakıyor." Yattığım yerde doğruldum.

   Kane o sırada Zayde ile Vayne'i dürtüklüyordu. Tera benimle birlikte ayaklandı. Buralarda nasıl bir cevap bulacağımı bilemeyerek suyu çağırdım. Aldığım tek cevap başıma daha şiddetli vuran ağrıydı. İçki bağı uyuşturmuştu. Arkamdan gelen sese hızla döndüm.

-"Hızlı düşün."dedi matara fırlatan Kane. Son anda yakaladım. "Her ihtiyacını bağınla mı görürsün?"

   Hazır cevap merkezimin kapalı olduğunu fark edip düşünmeyi bıraktım.

-"İçtiğimiz şey neydi?" diye yakındım.

-"Herkese göre bir şey değil." dedi kasılarak. "Biz ona zehir deriz."

-"Beni gerçek anlamda zehirlemiş olabilirsiniz." dedim bir elimi ağaca yaslayarak.

   Muhabbetlerimizi hatırlayınca alnımı ovaladım. Normal insanlara göre sıkıntılı olmayacak konulardı ama benim sıkı ağzımı farkında olmadan nasıl da açıvermişti. Kıkırdamam aklıma gelince başka şeyler söylemediğime şükrettim. Sadece normalden bir tık fazla arkadaş canlısı olmuştum, o kadar. İşime yarayan bilgiler de edinmiştim.

-Bizi etkileyebilen nadir içkilerdendir ama çoğunlukla ertesi günü çektirdiklerine değmez.

   Kane'in söylediklerine kesinlikle katılarak yüzümü yıkadım.

-Not edildi.

   Tera elinde taşıdığı bir otu herkese dağıtırken yanıma geldi.

-"Al. Bunu çiğne ve yut. Nane zehire en iyi gelen ottur." dedi ve elini uzattı.Ağzıma attığımda yüzüm buruştu. Daha önce nanenin bitki halini hiç görmemiştim. Berbattı ama iyi gelmişti bile.

-"Teşekkürler." dedim ona.

-"Ayıldıysanız bir sürü işimiz var." diye söylenen Aaron'a döndük. Yatağın, daha doğrusu toprağın, yanlış yerinden kalkmış olmalıydı. Bugünün nasıl geçeceği belli olmuştu. Max yanıma gelip elini omzuma koydu.

-"İyi misin?"diye sordu halime acır gibi bakarken. Başımla onayladım.

   Etrafı toparlarken birlikte kısa sürede iyi bir iş çıkarttık. Aaron geçit açarken yanımdaki Vayne'e döndüm.

-Ne yapıyor?

-Ruh sürücüleri çok değerlidir, inan bana. Ortalıkta bırakılmaz. Şehirlerde de yasaktır zaten. Onları tuttuğumuz yere bırakıp yaya devam edeceğiz.

-"Anladım." dedim. Kane ve Zayde sürücüleri geçitten sokup kendileri geri çıktılar. Geçit yok oldu.

   Kapıya yaklaştıkça her şey daha da yeşilleniyor, burnuma güzel kokular geliyordu. Su şehrinin kasvetini seviyordum. Burası oranın tam tersiydi ama yine de bambaşka bir güzellikti. Kuşların şakıma sesleri her yerdeydi. Belki güneş bu kadar tepede olmasa diye düşündüm. Yağmur buraya harika bir şekilde yağardı. Uzaktan sınırı seçebildiğimde arkama baktım. Duymak bir şeydi ama görmek insanı hayrete düşürüyordu. Lanet gerçekten de şehrin dibindeydi ve ormanlarını ele geçiriyordu. Aynı şey suya olsa etkileri ölümcül olurdu ama zaten sıradaki bizdik. Hatta ilk başta tünel.

   Başımı dikleştirip yürümeye devam ettim. Bir şekilde bunu engelleyecek ve kılıcı bulacaktık. Diğer seçenekleri düşünmemeye dair kendime söz verdim.

QUADRA GÜNLÜKLERİ SERİSİ I- Bağlar ve KüllerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin