OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

33 4 0
                                    

     Darian bana yüz çeviriyordu. Biz ortaya çıkar çıkmaz saklandığı yerden çıkmış ve yüzündeki morarmaya dönen kızarıklığı görmem için öylece bırakmıştı. Göz çukurundan kaşının üstüne kadar çıkan kızarıklığa herkesin tepkisi aynı oldu. Kıkırdama dolu fısıldaşlamalar. Vayne ise her zamanki çıkıntılığını yaptı ve Darian'a bana sahip çıkamadığı için kızdı. Asıl amacı onu gücendirmekten başka bir şey değildi. Aaron ona kızmadı. O tarafa bakmadı bile. Benden başka hiçbir yere bakmıyordu.

   Eve girer girmez kafamı toparlayabilmek, üzerime yapışmış Darian'ın kokusundan ve pislikten arınmak için banyoya koştum. Bir diğer nedeni de her şeye hazırlıklı olmaktı. Kızardım.

   Küvette uzanırken emin olduğum şeylerin üzerinden geçtim.

   Hava bağının oldukça etkisindeydim. Toprak ile bu bağın yakınından geçememiştim ama bunu yaşadığım korkuya bağlıyordum. Anın heyecanı ile havaya birden ve fazlaca ulaşmış olabilirdim. Şu anda en az toprak kadar suskun olması da kanıt niteliğindeydi. Tera bir keresinde ne demişti? Üzümünü ye, bağını sorma. Kesinlikle o tarz bir konuydu bu. Belki de hava, savaşımızda yanımızda olduğunu benim aracığımla söyleyecek bir yol bulmuştu sadece. Aaron olmadan her şeyin mahvolacağını biliyordu. Benim mahvolacağımı biliyordu. Ona doğru bir teşekkür yolladım. Anahtar görevim sona erdiğinde her şey normale dönerdi nasılsa.

   Becca, Rafael ile gitmişti. Yapılan hiçbir hamle boşuna değildi çünkü nihayetinde kız kurtulmuştu ve Kavs birliği dağılmıştı ama içimdeki ufak bir parça yenilgi tadı alıyordu. Bunun Rafael'e özel bir his olduğunu anlamam uzun sürmedi. Onunla ilgili tüyleri diken diken eden bir şeyler vardı ama Becca bunu görmüyor gibiydi.

   Belki de sadece Becca'ya bakarken yumuşayan gözleriydi nedeni. Rafael ortalama boyu, sarı saçları ve güzel yeşil gözleriyle yakışıklıydı ama bunun kimsenin bilmesini istemiyor gibi çatık kaşları ve rahatsız edici derecede soğuk bakışları vardı. Ne olursa olsun aralarındaki enerjide parlayan bağı ben de görmüştüm. Hissetmiştim. Ona asla zarar vermezdi. Kendinden önce geliyor gibiydi Becca. Onunla tekrar karşılaşacaktık. Orası kesindi ve o zaman ağzının payını verecektim. Bunu bir kenara not ettim.

   Bir diğer konu kılıca sadece bir element uzakta olmamızdı ve bu elementin diğerleriyle hiç ilgisi yoktu. Ateşin hala beni geren birçok yönü vardı ve bu hissin hiçbir zaman geçmeyeceğini kabullenmiştim artık. O farklıydı. En azından benim için.

   Büyü konularında epey çağ atlamıştım ama çevremde sürekli yapıldığını görmek istediğimden de emin değildim. Ateş şehrini deli gibi merak etmemin tek sebebi Aaron'ın evi olmasıydı.

   Bana evimi hatılatıyorsun.

   Başlı başına tek bir cümlesi bile kalbimi bu kadar sıkıştırıyorken, orada onunla olmak hayal ettiğim her şeydi. Diğer yandan ise bir işkence. Anlam veremediğim bir sürü şeyin ortasında olacaktım ve görünüşe göre orada yapacağımıza kamp atmak denmezdi. Uzun sürelerden bahsediliyordu. Belki de ömrümün son zamanları orada geçip gidecekti.

   Bugün Aaron'ın neredeyse öleceğini sandığım anları düşündüm. O an sonsuz bir ömre bile hazırdım onunla ve neresi olduğunun hiçbir önemi yoktu. Şimdi ise bir aptal gibi kaçacak delik arıyordum.

   Kendi kendimi onaylamayan bir şekilde kafamı sallayarak suya daldım.

   Kaçma zamanları sona ermişti.

   İyice temizlendikten sonra sudan çıktım. Yavaş adımlarla odaya ilerledim. Aaron'ı görmeden önce ne kadar zaman olursa o kadarına ihtiyacım vardı. Odaya gelmediğini görünce büyük bir rahatlamayla yatağın üzerindeki yığına göz gezdirdim. Ucuna konulan takımı görünce kafa karışıklığı ile onlara uzandım. Benim, parçalanmalarını umuyormuşçasına iç içe topak yapıp attıklarımın aksine katlanmışlardı. Kolsuz üstü kaldırınca gözlerim açıldı. Mutluluk çığlığım biraz fazla sesli sayılırdı. Yumuşak kumaşı yanağıma sürerken biraz abarttığımı anlayıp kendi kendime söylendim.

QUADRA GÜNLÜKLERİ SERİSİ I- Bağlar ve KüllerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin