Max kararımın ne olduğundan ve kimi kapsayacağından daha ilk anda emin olduğum konusunda haklıydı. Eğer ufacık da olsa bir şans varsa, eğer benimle birlikte tüm bu acımasız düzen değişecekse, her şeyi denemeye hazırdım. Kimseye körü körüne güvenmem olası değildi ama anlatılanların çoğu, düşündükçe daha da akla yatkın hale geliyordu. Kraliçe'ye tüm bunları bilmeden de güvenmeyen biri olarak, artık ondan düpedüz tüm varlığımla nefret ediyordum. Valais Kılıcı ile hiçbir ilgim olmasaydı dahi onun hak ettiğini bulması için her şeyi yapardım.
Bu uğurda Komutan Hector'u öldürmek benim için sadece ödül şekeriydi. Dünya bir pislikten daha arınmış olacak ve ben buradan ayrılırken derin bir nefes alacaktım.
Son iki gündür kararımdan emin olsam da her ihtimali düşünüyordum. Yeteneklerim her ne kadar üstün olsa da Hector basit bir av değildi. En az benim kadar ölümcüldü. Belki de daha fazla. Tek şansım onu şaşırtmak olurdu ama başaramazsam tehlike büyüktü. Bütün planlarımız bozulabilirdi. Sırf bu yüzden en az onun kadar dikkat çekecek, şehrin en önde gelen tüccarlarından bir kaçını aynı anda bile öldürebilirdim. Çok basit bir suikast olurdu, kimse ne olduğunu anlamadan biterdi her şey. Hak etmediklerinden de değildi. Yıllardır bir çok bağsız onlara hizmet ederken ölmüş, eziyet görmüştü. Şehirdeki yerlerini sağlamlaştırmak için önlerine gelen herkesi harcayabilirlerdi.
Yine de hiçbiri beni Hector'u bu dünyadan silmek kadar heyecanlandırmıyordu. Askerlere durmadan yaşattığı işkenceler, ceza adı altında onları kuyuya attığında gözlerindeki zevk, güçlendirmek diye adlandırdığı dayakları, verdiği emirlerle evlerinden koparılıp katledilen onca aile. Nedenlerden sadece bazılarıydı.
Küçüklüğümde beni sürekli kamçılayan bakışları bile nedenlerin en sonunda geliyordu.
Asıl içimi dolduran kin üç yıl önce şahit olduklarımla keskinleşmişti.
Hector'ın evi şehrin batısında, eskiden benim de eğitim gördüğüm, büyüdüğüm yer olan yerleşkenin duvara yakın kısmındaydı. O hafta dikkatimi çeken bir genç kız cesedi, tünel civarında bir çöplükte bulunmuştu. Evsiz bağsızlardan biri olduğu ortaya çıktığında kimse üzerinde durmamıştı ama ben cesedi incelemiştim. Bileklerindeki morluklar bağlandığını, vücudundaki izler işkence gördüğünü gösteriyordu. Kız üzerine örtülen örtünün altında tamamıyla çıplaktı. Saçlarının yolunmuş ve bir kısmının derisi olduğu gibi soyulmuş görüntüsü ile tüm hepsi birleştiğinde başına gelenler aşağı yukarı belliydi.
Olayı üstü kapalı bir şekilde araştırmadan duramadım ve bu kızın ilk benzer ceset olmadığını öğrenmem uzun sürmedi. Yıllardır benzer yerlere, aynı şekilde bırakılan onlarcası vardı. Tünelde bir isim bile türemişti. Kel adam diyorlardı ona. Efsaneye göre kurbanlarının saçlarını koleksiyon yapıyordu. Ölen kızların hepsi de kimsenin umurunda olmayan, arkalarından isimleri hiç yokmuşlarcasına unutulan kişilerdi.
Gena'dan yardım istediğimde tek bulabildiği kızın asıl öldüğü yer olmuştu. Tarif ettiği yeri tanıyor ama bundan şüphe ediyordum. Bir yerlerde yanlışlık olmalıydı çünkü bunu yapan her kimse onca askerin dibinde buna cesaret edemezdi ama görmezden de gelemezdim. Böylece Gena'nın söylediği yere gittiğimde yanılmadığımı anlamıştım. Tarifteki küçücük kulübenin yanından, askeri yerleşke çok net seçiliyordu. Yine de bir köşeye sinip izlediğim kulübe o kadar kötü bir enerji yayıyordu ki, onu rahat bir aralıktan seçebileceğim bir aralıkta beklemeye karar vermiştim.
Hiç camı olmayan ahır benzeri yer sessizdi ve geleni gideni olmamıştı. İçeride kimse olduğunu sanmıyordum. Tam içeriyi kontrol etmeye karar verdiğim sırada, oraya doğru ilerleyen bir asker görmüştüm. Gri zırhıyla normal birliktendi. İçeriye girmeyen asker kapıyı iki kere tıklatıp beklerken çevreyi izliyor, belli ki kimsenin yakınlarda olmadığından emin oluyordu. Olay birden benim için bambaşka boyutlara taşınınca neler olduğunu görmek istediğimden eskisi kadar emin değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUADRA GÜNLÜKLERİ SERİSİ I- Bağlar ve Küller
FantasyThe Wattys 2023 Yarı Finalisti TAMAMLANDI Toprağın şifalı elleri, derinlerinde sakladıklarından, Suyun yol gösterici berraklığı, yıkımlarının izlerinden, Havanın özgür fısıltıları, tutsak ettiklerinden ve Ateşin aydın ışığı, mahkum ettiği karanlığın...