SEKİZİNCİ BÖLÜM

63 12 11
                                    

-"Ne kaçırdım?" dedi Max dikildiğimiz yere gelerek. Aaron'ın suratına anında düşen küçümsemeyle karışık öfke hali, hazırda darmadağın olan sinirlerimi daha da gerdi. Herhangi bir Başkentliden farklı olmayan bakışlarını oymak istedim ama uzatmadan Max'e döndüm. Sorusu bir noktaya kadar komikti bile, sadece gülecek halim yoktu.

-Dinlenmen gerekirdi. Nasıl hissediyorsun?

-"Çok iyi hissediyorum, aslında. Fazla iyi. Bunun için teşekkürler." derken Tera'ya gülümsedi. Max'in içten ve insanı hiç olmadığı kadar huzurlu hissettiren gülüşünden nasibini aldığını belli eden Tera'nın yanakları al al oldu. Onu diğerleriyle aynı kefeye koymama kararını o an verdim.

-"Böyle hissetmen çok normal. Bir süre toprağın şifası içinde dolaşacak." dedi Max'e aynı tarzda gülümserken. Max buna son derece mutlu olduğunu belirten bakışlarını bana çevirdi ama benim halimi görünce yüzü düştü.

-"İyi misin, A. Neler oldu?" dedi omzumu sararken. Nasıl başlayacağımı bilmediğimden sustum. Benim yerime konuşan Aaron, Max'i yok sayıp bana baktı.

-"Daha da kötüleşecek." dedi. 

   Söylemeye çalıştığını çok net bir şekilde anlamıştım. Bütün bu kaosun ortasında ben vardım. Ben anahtardım ve hiçbir şey iyiye gitmeyecekti. Lanetli olduğum konusunda yanılmamıştım, bundan zarar görenler ise hep en yakınımdakiler olacaktı. Bugün sadece bir ön gösterimdi. Gittiğim her yerde ölüm beni izleyecek ve bu yoldan kaçmanın cezası ise daha fazla ölüm olacaktı.

-"Nasıl hatırlayacağım?" dedim sessizce.

-"Üzerindeki mühür bu dünyadan değil ve ona zarar vermek seni anında hedef yapıyor. Bu alabileceğimiz bir risk değil. Fazla önemlisin. Seni ellerine geçirdikleri an her şey sona ermiş demektir. Bir teorimiz var ama bunu deneyebilmek için bizimle gelmen gerekiyor. Sınırın dışına." dedi Aaron.

-Ya işe yaramazsa? O zaman ne olacak? Kaybedecek zamanımız var mı? Hem özel birliğin şehirden ayrılma izni yoktur.

    Hoşlanmadığım bir sessizlik, üç avcının arasında sinsice dolaştı ve sonunda hepsi bana yöneldi. Bir adım öne gelen Aaron kısa bir nefes vermesinin ardından eğildi.

-Çoğunluğun tanıdığı, tepki toplayacak ve dikkat çekecek birini öldürmek zorundasın. Mesela göz önünde bir esnaf.

-Sen neden bahsediyorsun? Bu beni nasıl buradan çıkartabilir ki? Aklınızı kaçırmışsınız siz.

    Konuşmasına fırsat vermeden bağırmaya devam ettim. O da sesini yükselterek benimkinin üzerine çıktı.

-Yakalanmayacaksın. İşin bittiği an seni geçitten geçirip oradan çıkartacağım. Buradaki amaç halkın senin ne yaptığını bilmesi ve gören tanıklar olması. Kraliçe'nin seni infaz etmekten başka şansı kalmaması olacak. Göz göre göre seni affedemez ve kaçtığında peşinden beni gönderir. Bulduğumda da buradan uzakta, sana kimsenin zarar veremeyeceği bir yerde kılıç bulunana kadar hapsolmanı isteyecek. O gün geldiğinde seni geri getireceğimi ve amacına hizmet edeceğini zannedecek. Yani kılıcı ondan önce bulduğumuz takdirde bir sıkıntı çıkmayacak. Aksi halde bir asker kaçağı olman bir sürü problemi de beraberinde getirecek ve böyle bir zamanımız yok.

   En ufak bir şaka belirtisi görmek için baktığım gözler bana istediğimi vermedi. Ellerim çamur kaplı saçlarıma gömülürken ileri geri yürümeye başladım.

-Kraliçe benim yerime başka bir su askerini koyamaz mı?

-O kadar basit değil. En ufak bir şüphe kırıntısı her şeyi mahveder ve tek bir şansı olacağını biliyor. Birini o hale getirmek yıllar alır. Bu kadar yaklaşmışken risk almak isteymeyecektir.

QUADRA GÜNLÜKLERİ SERİSİ I- Bağlar ve KüllerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin