13. Bölüm

37.5K 1.9K 62
                                    

13. BÖLÜM

Küçük kurabiye poşetimi bileğime takip ayaklarımın ucuna baka baka çikolata reyonunun önüne gittim.

Epey üzgündüm. Dudaklarım bükülmüştü. Gözlerim hayal kırıklığıyla kısılmıştı.

Neden dikkatimi çeken erkeklerin yüzü güzel ama içi fos çıkıyordu ki hep? Kaç yaşına gelmiştim, beni bebek gibi seven tatlı, merhametli birini bulamamıştım hala. Peri masallarındaki o aşkı yaşayacağımı düşleyen küçük Mavi'nin hayalleri yavaş yavaş yıkılıyordu. Ama her şeyin olması gereken zamanda, olması gereken şekilde olacağını da biliyordum. O yüzden bu duruma daha fazla takılmamaya karar verdim ve çeşit çeşit çikolataların olduğu reyonda durup çikolatalarla aşk yaşamaya başladım.

İndirimde olanlar gözlerime daha güzel geliyordu. Sevdiklerimden birkaç tane alarak kurabiyelerimle birlikte onları güzelce mideye indireceğim anı düşledim. Bir de sıcacık bir çay yapar, bir bölümlük sitcom izlerken hepsini güzelce yerdim.

Kendimi mutlu edecek bir şey bulduğum için şanslıydım. Diger alacaklarımı aldım. Bir de içeceklerin olduğu bölüme gidip her ihtimale karşı bir sade soda aldım ne olur ne olmazdı mide fesadı geçirirsem acile gitmek istemiyordum.

Kasaya doğru giderken bir yandan da etrafıma çaktırmadan bakınıyordum. Onunla tekrar çarpışmak istemezdim, kimi kandırıyordum ki... Onu görmek istiyordum. Buralara yakın oturuyor olması kalbimi hızlandırdı. Sık sık karşılaşır mıydık acaba?

Aman! Kafamı yormayacağım dedikçe yine onu düşünüyordum ya! Kendime gelmem gerekiyordu. Herifin tekiyle kafayı bozacak bir kız değildim ben! Gözlerimi saf saf kırptım. Ama neden kalbimin ortasına koca bir taş koymuşlar gibi hissediyordum ki? Kalbim ağrıyordu ayrıca. Bir yorgunluk, bir umutsuzluk.

Tembel adımlarla kasaya vardım. Sürekli sohbet ettiğim kasiyer kız ürünleri geçirirken göz ucuyla bana bakıp bunun neyi var böyle dercesine bir ifadeye bürünmüştü. Kendimi zorlayarak gülümseyerek karşılık vermiştim sadece. Normalde sürekli sohbet açan ve konuşan bir tip olduğumdan sessizliğim onu şaşırmıştı herhalde.

Parayı ödeyip marketin çıkışına doğru ilerledim. Dışarısının ne denli rüzgârlı olduğunu düşününce kapüşonum ipini daha da sıkılaştırıp yürümeye devam etim. Kapıdan çıkıp birkaç adım atmıştım ki bir ses duydum. Biri Mavi mi demişti ben mi yanlış duymuştum? İrkilir gibi başımı kaldırıp sesin geldiği tarafa bakındım.

Gördüğüm kişiyle kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.

Deniz ona biraz bol gelen ama kötü durmayan hırkasına sarınmış, poşetleri yere koymuş bana bakıyordu. Sanırsam adımı seslenen de oydu. Ben durup ona bakarken, çaktırmadan sağıma soluma bakıyordum bir de, sanki bu soğukta buralarda Mavi adında başka biri daha olabilirdi, poşetlerini yerden alarak benim olduğum tarafa doğru yürümeye başladı.

Kalbim ayrı çarpıyor, bacaklarım ayrı titriyordu. Deniz hiçbir ifade barındırmayan yüzüyle bana iyice yaklaştı. Neden buraya doğru geliyor diye merak etmekten yürüdüğü o on saniye boyunca kafamda değişik sorular belirdi.

O an aklına gelmeyen, söylemezse uyuyamayacağı rencide edici bir laf mı söyleyecek?

Yoksa telefonlar falan mı karıştı çarpışma esnasında?

Ay! Belki de buna çarpınca bir yeri fena ağrıdı da buna mı kızgın, ondan mı geliyor bana doğru böyle hızlı hızlı.

Kafamda deli sorular...

Deniz gelip karşımda durdu. Benim sessizliğimden kaynaklı olsa gerek birkaç saniye konuşmadan yüzüme baktı.

"Kusura bakma." dedi biraz sonra.

Hangi biri için dememek için kendimi zor tuttum ama aslında bunu sormam da gerekiyordu. Neyse ki bakışlarım bu soruyu sorar cinstendi de Deniz "Biraz sert çıkıştım sana. Benim de hatam var, önüme bakmıyordum işte."

Mahcup muydu yoksa bana mı öyle geliyordu?

"Biraz mı?" dedim aklımdakileri dile dökerek. "Bence oldukça kabaydın."

"Evet." dedi. "Buralarda oturmana takılmam saçmalıktı. Sonuçta insanlar birbirine yakın oturabilir. Bunda bir sıkıntı yok."

Sanki hem kendini hem beni tembihliyor gibi bir ses tonu vardı.

Gözlerimi kısarak bana iyimser iyimser bakan mavi gözlerine baktım.

"Tavrın da doğru değildi pek."

Gözlerindeki mahcup ifade duruyordu ama benden bir sıkıntı yok, ne demek gibisinden tepkiler beklediğinden mi ne bana sinir olmaya başlamış gibi dişlerini sıkıyordu ufaktan.

"Hanımefendi." dedi yapmacıktan gülümser gibi baktı.

Pardon?

"Beyefendi?" dedim ben de hayırdır der gibi başımı salladım.

Durdu. Nefeslendi.

"Mavi." dedi. "Mavi'ydi adın değil mi?"

Dumura uğramış gibi ifadem donuverdi. Yutkundum. Başımı sallarken aptal gibi görünüyor muydum? "Evet." dedim ardından. Sesim beklediğimden güçlü ve umursamaz çıkmıştı. Kendimi tebrik ediyorum. Şimdi biraz da dudaklarımı düz bir şekilde gereyim, hıh, iyice gereyim. Öyle sırıtık sırıtık durmak olmaz.

"Mavi." dedi başını sallayarak. Adımı bir kez daha söylemesi yüreğimi yine tekletti.

Bütün dikkatimle ona bakmaya devam ettim.

Hırkasının cebinden bir şey çıkardı. Bunu yaparken çok keyifli gözükmüyordu. Hatta bir tık somurtuyor muydu? Avucunu bana doğru uzattı.

Kaşlarım hafifçe çatık bir şekilde bana uzattığı şeye baktım. Avucunun içinde beyaz paketli o en sevdiğim ama pahalı diye pek almadığım çikolatadan vardı. Hem de antep fıstıklıydı.

"Bu ne?" dedim şaşkınlıkla.

"Ben insanları kırmayı incitmeyi sevmem. Ama bazen fark etmeden oluyor işte. Seni kırdım..." Daha konuşmak ister gibi birkaç kez dudaklarını aralayıp geri vazgeçti.

Ben bir ona, bir uzattığı elindeki çikolataya bakıyordum. Ne yani? Beni kırdığını düşünüp, kendini suçlu hissetmiş ve bana çikolata mı almıştı?

"Gerek yok?" dedim başımı iki yana sallarken. "Cidden... Bu kadar kafaya takma ve kendini de kötü hissetme lütfen... Sıkıntı değil yani."

"Sıkıntı." dedi. "İnsanları kırıp öylece arkasını dönüp giden, umursamayan insanların bu yaptıklarını hiç sevmem onaylamam. Sevmediğim onaylamadığım şeyleri kendim yaparsam pek doğru olmaz."

Lütfen al der gibi çikolatayı gösterip elini biraz daha uzattı.

Başımı usul usul salladım. Gülümseyerek gözlerine baktım. Avucundaki çikolatayı aldım. Şimdi o da hafifçe gülümsemişti.

"Umarım biraz olsun kalbin yumuşamıştır." dedi. Gülümsemesi yüzündeydi.

O an ne diyeceğimi bilemediğimden "Hı hı." dedim sadece. Sonra kendime gelerek başımı salladım. "Sorun yok. Ben de kindar bir insan değilimdir zaten."

"Peki o zaman." dedi hoşça kal der gibi başını sallayarak.

"Görüşürüz." dedim salak gibi. Yaptığım salaklığı sonradan fark edip sustum ama çok geçti. Deniz hafifçe sırıttı. Sonra bu yaptığından rahatsız olmuş gibi bakışlarını kaçırarak gülümsemesini yüzünden sildi.

Arkasını dönüp giderken bir süre ona baktım.

Acaba yine karşılaşır mıydık? Pek sanmıyordum.

Ama yine de göğsümde kanat çırpan bir kuş, bu hislerin devamlı olmasını ister gibi sevinç çığlıklarıyla çırpınıyordu.

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin