34.Bölüm

33.3K 1.6K 37
                                    


34. BÖLÜM

Beyazıt ile fırına gittiğimizde yedi ekmek alacağımızı duyan fırıncı şaşkınlıkla soludu. Kalan son on beş simidi de aldığımızda adam küçük dilini yutacaktı.

"Annem on tane al dedi." diye Beyazıt'ı dürttüm. On beş tane simidi isteyen oydu.

"Geri kalan beş tanesini yerim ben!" dedi annemin verdiği paranın üstünü tamamlarken.

Gözlerimi devirerek fırıncının uzattığı poşetleri aldım.

Fırından çıktığımızda "Ver abla ben taşıyayım!" diye arkamdan koşturdu koca boyuyla.

"Ben taşırım, ağır değil!"

"Abla neyin tribini atıyon ya! Bekle beni!"

Beyazıt birkaç saniyede koştura koştura yanıma geldi. "Ne tribi atacağım oğlum!" dedim ama aklıma trip atacak bir şeyler de gelmedi değildi. Gözlerimi kırpıştırarak memnuniyetsizce başka tarafa baktım. Bu kadar özlem giderme yeterdi. Bu salağın biraz kulağını çekmek gerekiyordu.

"Abla sen yapma bari! Günlerdir annem söylenip duruyor zaten. Babama da söylettirmiyor!"

Şaşkınca soludum. "Ablacığım sen salak mısın? Babama pat diye söylemeyi mi düşünüyordun yoksa?"

"Yok abla öyle değil... Alıştıra alıştıra söyleyeceğim tabii ama işte annem izin vermiyor..."

Gözlerimi devirmeden yapamadım. "Annemden daha bunun için izin alamıyorsun bir de evleneceğim diyorsun. Bak Beyazıt..." sesimi biraz kısarak Beyazıt'a iyice yaklaştım. "Annem baskın bir karakter. Eğer bu kızla gerçekten ciddi düşünüyorsan..."

Beyazıt süt dökmüş kedi gibi bana masum masum bakıyordu. "Ne yapmalıyım o zaman abla?" Diye sordu umutsuz ve mutsuz bir ses tonuyla.

Kardeşimin bu çaresiz hali içime dokundu. Koluna girerek başımı koluna yasladım.

"Önce bu konuyu enine boyuna düşünmelisiniz. Evlilik çocuk oyuncağı değil ablacığım."

"Evet abla, haklısın." Diye mırıldandı benim akıllı kardeşim.

"Haklıyım tabii!" Diye homurdanmadan edemedim. "Şimdi söyleyeceklerimi de iyi dinle!"

Başını hevesle sallayıp söyleyeceklerime dikkat kesildi.

***

"Beni annemlerden kurtar!" diye mırıldandım evin demir kapısını Beyazıt'ın ev anahtarıyla kapıyı sessizce açmaya çalışırken.

Acıyan gözlerle bana baktı. "Bana neden daha önce anlatmadın ki?!" dedi kırılmış bir ses tonuyla.

"Ben de senin bir kız arkadaşın olduğunu evlilik kararı aldığında öğrendim, bana çemkirme! Hem benim ilişkim o kadar ileri de değil!"

"Tamam be!" dedi. Büyük ihtimalle uzun bir süre onun bu durumunu kullanacak, itinayla üste çıkacaktım. "Sen doğruca benim odama git! Ben anneme şey derim..." Başını düşünceli şekilde kaşıyıp gözlerini etrafta gezdirdi.

Sıkkınca ofladım. "Ne diyeceksin!"

"Senin gıcık bir arkadaşın vardı ya, onun adı neydi?" diye sordu. Liseden arkadaşım olan ve şu sıralar pek görüşmediğim bir arkadaşımdan söz ediyordu.

"Niye ki?" dedim.

"Anneme onu gördüğünü ve bir yerlerde oturduğunuzu söylerim!"

Biz gerçekten abla kardeş acemi birer yalancı olmuştuk. Açıkçası zekice yalanlar da uyduramıyorduk. Baya baya saçmalıyorduk.

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin