24. Bölüm

34.1K 2.2K 62
                                    

24. BÖLÜM

Arkadaşlar oy verelim lütfen ya, hayalet okuyucu olmayalım. 😙

Deniz şaşkınca bana bakarken ceketini buraya bırakmamı söylediğini unutmuş gibiydi. Bana doğru yaklaşırken yüzüme iyice baktı. Buraya hastalandığım için geldiğimi falan mı sanıyordu? Yanıma geldiğinde "Ne oldu?" dedi anlamaya çalışan çatık kaşlarıyla bana bakmaya devam ederken. "Bir yerine bir şey mi oldu?"

"Hı yok!" dedim gayet iyiyim der gibi çıkan bir tonla. "Ceketini vermek için gelmiştim."

Deniz'in yüzündeki ifade rahatlarken bu sefer başka bir şaşkın ifade takındı. "Bunun için mi geldin bu saatte?"

Saat kaçtı ki?

Sanırım biraz geç olmuştu.

"Sonradan getirsen de olurdu." dedi gözlerime bakarken.

"Kusura bakma." dedim acildeki yoğunluğa şöyle bir göz attıktan sonra, "İşinden alıkoymayayım seni. Ben bunu bırakıp gideyim. Bu hafta perşembeye kadar okuldayım full, getiremezdim belki vaktim falan olmazdı. O yüzden getireyim hemen dedim."

Sana sinirlendim ve kendi kendime tribe girip hırsımı ceketinden kurtularak çıkartmak istedim diyemedim tabii.

İçinde ceket olan poşeti Deniz'e uzatarak al dercesine salladım. Deniz sessiz kalarak birkaç saniye bana baktı. Ardından iç çekerek saçlarını dağıttı rastgele.

"Peki." Dedi poşete uzatırken. Poşeti alıp gitmeme izin vermeden "Arkadaşım benim yerime idare edebilir bir süreliğine. Buraya geldin madem sana bir kahve ısmarlayayım."

"Gerek yok." Dedim hemen. "Burası yoğun epey. Seni işinden alıkoymak istemem. Kahveyi de sonra içe... Ya da içmiş gibi oldum, sıkıntı yok yani."

Deniz dediklerimi onaylamayarak bana bakmayı sürdürdü.
Yanımdan geçip giderken gözüyle onu takip etmem için işaret edip yürümeye devam etti.

Ben gitmek için kafamda bahaneler uydurmaya çalışırken Deniz, "Kahve yerine çay da içebilirsin." Dedi. "Burada yerli çay pek bulunmaz, tercihini ona göre yap."

Biliyorum dememek için dudaklarımı ısırırken hızlı adımlarla olan yetiştim ve kantine gidene kadar yan yana yürüdük.

"Cidden..." dedi. Sonda sustu. Hava epey kararmıştı ve sanırım bu karanlıkta neden bu ceketi getirmek için uğraştın dememek için son anda kendini tutmuştu. Diyeceği şeyi anladığımdan ben de birkaç kelimeyle daha kendimi savunmak istedim. Ama ağzımdan saçma bir cümle kaçtı. "Senin burada olduğunu bilmiyordum." Dedim. "Bilseydim gelmezdim."

Deniz'in adımları durdu ve başını kaldırıp bana baktı. Morarmış göz altlarını görür görmez kalbimin ortasına ağır bir şey oturdu sanki. Epey yorgun gözüküyordu.

"Neden?" Dedi kaşları hafiften çatılmış, sorusuna cevap bekler şekilde ciddiyetle bana bakıyordu. "Neden burada olduğumu bilsen gelmezdin."

Sessiz kalarak bakışlarımı onun gözü hariç yüzünün diğer her noktasında gezdirdim. Dudaklarım birkaç kelime de olsa bir şeyler demek için açıldı ama akabinde yine kapandı. Ne diyecektim ki? Yine aklımdan geçeni söyleyivermiş ve mal gibi kalmıştım.

Deniz bana yaklaşarak hiç beklemediğim bir şey yaptı o an. Başımı hafiften eğdiğim için gözlerimin önüne gelen birkaç saç tutamını nazikçe parmaklarıyla kulağımın arkasına ittirdi. Bunu yaparken öylesine yavaş ve nazikti ki nefesimi tutmaktan ve onun bana bakan keskin mavi gözlerinden dolayı kıpkırmızı kesildiğimi hissettim.

Sesindeki ve bakışlarındaki merak ve hatta bir tutam alınmışlık sezdim ve bu beni şaşkına çevirdi. Saçlarımla ilgilenmeyi bırakıp gözlerimin içine cevabını ister gibi bakmaya başladığında derince yutkunup biraz nefes alayım diye başımı hafiften geriye çektim ve böylece nefes almak yerine onunla bakışlarımız daha da birbirine tutundu.

"Sadece..." Öksürerek boğazımı temizledim. "Sadece...Sanırım başına çok bela oluyorum ve buna devam etmek... İstemem."

"Hım." dedi mırıltıyla. Keskin bakışları gözlerimin içine içine bakarken ne yapabilirdim ki? Bir adım ileri gitmek yahut bir adım geriye gitmek şu durumda bacaklarıma ağır geliyordu.

"Başıma bela olduğun falan yok." dedi sonra. Başka şeyler de söylemek istiyor gibiydi ama baya bir tereddüt içinde kalmıştı.

Eli fark etmeden koluma doladığım elime dokundu birkaç saniyeliğine. "Hadi..." dedi bana yumuşak bir bakış attıktan sonra. "Üşümüşsün. Gidip sıcak bir şeyler içelim."

O yürümeye başlamıştı. Arkasından yürüyordum ben de.

Saçımda gezen elini ve elimin üstüne değen tenini düşünerek yürümeye devam ettim, dudaklarımda zapt edemediğim bir gülümsemeyle birlikte.

💙

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin