36. Bölüm

32.8K 1.7K 100
                                    

36.BÖLÜM

Düşünce ve hislerinizi bırakmayı unutmayın😘

Annem gitmeden önceki son akşam yemeği için en sevdiğim yemekleri yapmıştı. Sarma dolma, cacık ve öhöm öhöm, çiğ soğan. Evet bu yemeklere çok yakışıyordu. Hele soğanın ortasındaki en küçük kısım daha iyi oluyordu. Bakın sonrasında dişlerimi fırçalıyordum orası ayrı yani.

Bu güzel yemekleri yemektense stres içinde kalmıştım. Annem bana ben Beyazıt'a Beyazıt anneme bakıyordu. Hepimiz arada bir babama bakıyorduk. Babamsa soluksuzca yemeğini yiyordu.

"Niye yemiyorsunuz?" Dedi bitirdiği cacık tabağını yenisini doldursun diye anneme uzattığında yemeklerimizin hâlâ tabakta olduğunu görünce şaşırmıştı.

"Yiyoruz canım." Dedi annem babama gülümseyerek.

Annem böyle tatlı dille konuşmaya başlayınca işlerin değiştiği de belli oluyordu. Ki bizden daha deneyimli olan babam annemin yeme artık tansiyonun fırlayacak yine demek yerine güler bir yüzle doldurduğu ikinci tabağı babama uzatırken babam ürkek bir şekilde tabağa uzandı. Şüpheli bakışları da hepimizin üzerindeydi. Açıkçası stres altında olmasam onların bu haline kahkahalarla gülebilirdim. Sanırım babam annemin haftalardır olduğu gibi yine Airfryer alalım da alalım mevzusunu açacağını düşünüyor olmalıydı.

"Ne gereği var böyle şeylerin. Antin kuntin aletler!" Diyerek annemi her seferinde başından atmaya çalışıyordu ama sonunda yenileceğini de biliyordu. Fakat ne yazık ki mevzu bu kadar basit değildi.

Babama resmen Airfryer değil gelin alacağız dememek için kendimi zor tutuyordum.

Babam gözleriyle bana ne dönüyor dercesine baktı. Ne yapmalıyım bilemedim. Ve yapmamam gereken bir şeyi yaparak daha çok şüphe çekecek bir hareket yaptım. Gözlerimi kaçırdım. Evet şimdi bir şeyler döndüğüne daha çok emin olmuştu babam. İşin Airfryerle alakası olmadığını da ufaktan anladı.

Kaşığını tabağına ses çıkaracak bir sertlikte bıraktı.

"Ne oluyor yahu!" dedi kaşları hafiften çatılmıştı. Sırayla anneme ve bana baktı. Biz başımızı başka tarafa çevirine bakışları bu kez Beyazıt'a döndü. Başını hafifçe yana eğerek gözlerini kıstı. "Evladım!" dedi gayet ciddi bir sesle. Yerimden kalkmamak için kendimi zor tuttum. Beyazıt içine kaçmış gibi ince bir sesle "Efendim babacığım." diye karşılık verdi.

Dudaklarımı ısırarak başım hafifçe önde, gözlerimi gerilimin merkezine, Beyazıt ve babamın bakışmasına diktim.

"Bir bok yemişsin gibi geliyor?" dedi. Anlat anlatacaksan der gibi başını salladı.

"Babacığım." dedi Beyazıt. "Ben..."

Babamın kaşları iyicene çatıldı. "Yine arabayı gizlice alıp kaza mı yaptın yoksa?!" Diyerek sinirli bir sesle sordu.

Beyazıt hayır dercesine başını iki yana salladı. Babam rahatlamış gibi bir nefes bıraktı.

Anneme baktım. Annem de bana.

Evet... Başlıyorduk. Annem yerinden doğrulur gibi oldu. Konuşmak için ağzını açtı ama uzanarak koluna dokundum. İlk başta biz karışmamalıydık. Konuyu Beyazıt açmalıydı.

Babam sabırla beklemeye başladı.

Beyazıt gözlerini kapatmış, dudaklarını kenetlemiş, nefesini de tutmuştu. Babama baktım. Ne bok yedin yine dercesine gözlerini ağır ağır kapatıp açıyordu. Ve sonra bizi ilk defa duymuş gibi şok eden babamı da kıpkırmızı bir suratla kala kaldıran o cümle Beyazıt'ın dudaklarından döküldü.

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin