43.Bölüm

33.2K 1.9K 225
                                    

43. BÖLÜM

Saat on biri geçtikten sonra derslere çok odaklanamamıştım. Zaten uykum gelmesin diye ayrı mücadele ediyordum şimdi de alık alık sırıtmamak için aynı şekilde kontrollü olmaya çalıştım.

"Huh!" dedim saat 11.51'di. Notlarımı düzenli bir şekilde masaya koyduktan sonra suyumdan büyük bir yudum aldım ve ayağa kalkarak üzerime bir çeki düzen verdim. Çantamı yanıma alarak lavaboya gittim sonra da.

Lavabonun aynasından kendime şöyle bir baktım. Arada başımı masaya koyarak gözlerimi kapatmıştım. Gözlerimdeki az miktardaki aydınlatıcı biraz uçmuştu ama hala bir tık parlıyordu. Onu es geçerek kaşlarımı düzelttim ve son olarak dudaklarıma dudak balmından bir miktar sürdükten sonra lavabodan çıktım.

Kütüphanenin merdivenlerinden inerken kalbim pat pattı. Kapıdan fakültenin bahçesine çıkarken saatime baktım.

11.58

Deniz dakik bir tipe benziyordu. Ya gelmişti ya da gelmek üzereydir diye tahmin ediyordum. Seke seke yürümek gelse de içimden gayet olgun bir şekilde fakültenin giriş yönüne doğru yürümeye başladım.

Gözlerimi kısarak Deniz'i aradı gözüm bir de arabasını. Sonra baktığım bir yönde onu gördüm. Arabasının kaputuna yaslanmış, elleri cebinde beni bekliyordu. Ona yaklaştıkça gülümsemem kademe kademe yüzümde belirmeye başladı. Ve sonra o da beni gördü. O da benim gibi beni görünce gülümsedi. Onu son derece havalı gösteren güneş gözlüğünü gözlerinden çıkartırken de gülümsemesi yüzündeydi.

"Selam!" dedim ön ayak parmaklarımın üzerine gidip geldim birkaç kez.

"Selam." diye mırıldandı o da.

Şimdi garip bir ortam olmuştu. Neden derseniz... O da ben de birbirimize bakıyorduk. Elimi mi uzatsam, sarılsam mı, çok mu resmi olur ilki, diğeri de fazla mı samimi?

"Hadi yemeğe gidelim." dedi. "Kurt gibi açım."

Bizi bu garip bakışmadan kurtardığı için memnundum. Hızlı adımlarla yanıma gelince duraksadım. Kapıyı açarak "Buyurun Mavi Hanım..." dedi bir oyuncu edasıyla.

Abartılı bir şekilde, sanki o dönem dizilerindeki Lady'ler gibi, "Ah sağ olun hizmetçi!" diye yükseldim. İşte bazen böyle saçmalayabiliyordum. Ama Deniz bu salak tavrıma kahkaha atarak tepki verdi. Kapıyı kapatıp kendi yerine geçince başını iki yana salladı dudak bükerek. "İşte bundan korkuyordum." dedi şakaya vurarak.

"Neyden korkuyordun?" dedim ciddiye alır gibi.

"Kölen olurum diye." Kahkaha attım.

"Merak etme." dedim omzunu sıvazlayarak. Bu hareketimle gözleri direkt gözlerime çıktı. "Kölelik yasal değil uluslararası hukuka göre."

"Öyle mi?" diye sordu.

"Evet. Bu dersi ikinci alışım. Seneye de alacağım muhtemelen." diyerek ders hakkındaki tecrübemi de dile getirdim.

Üzülmüş gibi dudak büktü.

"Seni anlıyorum." dedi. "Bizde de bir dersten kalmak demek sınıfta kalmak demekti." diyerek başını salladı.

Gözlerim şokla açıldı. Bunu bilmiyordum.

"Bizde de öyle olsa on yılda bitiremem fakülteyi." diyerek aklıma gelen bu korkunç senaryoyu ortaya koydum.

Deniz tepkime güldü ve arabayı çalıştırdı.

"Nerede bakayım bahsettiğin o tostçu?"

"Hım." diyerek yola döndüm ve ona tarif etmeye başladım. Zaten çok uzakta değildi. Yürümeye mesafesinde bile beş dakika sürmüyordu buradan. Ki iki dakika geçmeden tostçunun önündeydik. Deniz arabasını müsait bir yere park ettikten sonra birlikte bahsettiğim yere doğru yürümeye başladık.

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin