23.Bölüm

33.7K 1.7K 30
                                    

23.BÖLÜM

Son attığı mesajla dumura uğramış gibi kalakalmıştım. Hastaneye getir demişti.

Ben sanmıştım ki...

Ne sandım ki? Birlikte vakit geçiririz diye düşünmüştüm değil mi? Ne kadar da aptalım.

Asıl aptal olan o! Ne düşündüğü ne hissettiği belli değil...

Hemen hazırlanıp evden çıktım. Hastaneye gidecektim. Az daha ceketi unutuyordum ya! Rezil olmaya bir adım kalmıştı yine yani... Kapıdayken ayakkabılarımı çıkarıp askından ceketini de aldım Deniz Beyin.

Hastanenin önüne geldiğimde kafam biraz yerine gelmişti. Yani daha mantıklı düşünmeye başlamıştım. Apar topar ceketini verme çabasına girmemin ne mantığı vardı sanki? Durup düşündüm. Yanlış yoldaydım ama o kadar da yürümüştüm, geri dönemezdim. Bu cümle işte şu halimi en iyi anlatan cümleydi.

O geceki gibi acil kısmından hastaneye giriş yaptım. Acaba burada mıydı? Yok canım, illa hastanede olacak diye bir şey yoktu. Umarım öyleydi. Danışma kısmına giderek yakasında Ayşe hanımı aramaya konuldum. Baş danışmanların olduğu yerde, yakasında Ayşe yazan birini görünce hemen yanına gittim.

"Merhaba. Ayşe Hanım siz misiniz?"

Kadın yaka kartına burada ne yazıyor der gibi bir bakış atıp kapanacak gibi yılmış gözlerle bana baktı. Hastane daha şimdiden çok yoğundu, belli ki şimdiden usanmışı kadın.

"Evet benim." dedi sonra.

"Doktor Deniz Eren Bey'in bir eşyası bende kalmıştı da, bana size bırakabileceğimi söyledi?"

Kadının yorgun kısık bakışları merakla açıldı. Belli ki dedikodu kokusu alan bazı insanlarda dopamin falan salgılatabiliyordu. Kadın birkaç saniyede canavar kesilmişti.

"Bahsettiğiniz eşya ne acaba?"

"Bir adet ceket." dedim ceketi tanımlarken kullandığım sıfata gülesim geldi ama şu an ciddi durmama gerekiyordu.

Kadın şaşkınca beni inceledi. Aklından ne geçiyordu acaba?

"Deniz Bey şu an hastanede." dedi kadın. "Yeşil alanda hastalarına bakıyor." Al işte, korktuğum başıma geldi. Şu ceketi verip kaçsaydım şuradan.

"Hı öyle mi? Peki siz ulaştırırsınız o zaman bunu." diyerek özenle katlayıp bir poşete koyduğum ceketi kadına uzattım. Başımı sallayıp kadını da ikna etmek ister gibi bir ses tonu takındım. "Hem muhtemelen çok yoğundur o şimdi. Siz kendisine iletirseniz çok sevinirim."

"İletirim elbette fakat biraz sonra burası epey kalabalık olabilir. Malum akşam yoğun oluyor buralar. Ceket kaybolmasın. Kendisi hemen şu odada. Şu taraftaki kapıdan girerseniz kendisine ulaşabilirsiniz."

Kadın mantıklı konuşuyordu ama benim şu an Deniz'in yanına gitmem kulağa hiç mantıklı gelmiyordu. Neden derseniz... Nedeni yoktu işte ya! Genel olarak baktığımda ceketi vermek için biraz daha bekleseydim, kendi kendime triplere girmeseydim durum daha az garip olacaktı sanki.

İtiraz etmek için ağzımı açtım ama kadın hemen işine döndü. Ben de mal gibi kaldım.

Küçük adımlarla yeşil alana doğru yol almaya başladım. Bundan birkaç ay önce Zeynep miden ağrıdı acile gidelim dediğinde işin buraya geleceğini bilsem... yine de gelirdim zeyneple ya.
O gün aklıma gelince gülümsedim. Kalbim yine o günkü gibi hızlandı. Hem de daha onu görmeden.

Yeşil alandan geçecekken görevli bir kişi beni durdurdu.
"Hanımefendi sıranız geldiyse geçin lütfen!"

"Ha yok. Ben muayene olmayacağım. Doktor Deniz Eren'e bir şey verecektim."

"Deniz Bey'in yakını mısınız?"

Hem de ne yakın ama...
"Arkadaşıyım." Diyerek kısa kestim. Adam emin olamasa da başını sallayarak geçmeme izin verdi. Kuşkusu hala dinmemiş olmalı ki araya kaynak yapmayayım diye gözleri üzerindeydi. Adamı takdir ettim. İşini iyi yapan insanları çok severim.

Yeşil alan, en az sıra beklenen yer kadar kalabalıktı. Hemşireler, doktorlar koşturuyordu. Gözlerim mavi önlüklü birini, adı lazım degil baş harfi Deniz olan birini aramak için etrafta dolaşmaya başladı.

Kalabalıktan az daha onu göremeyecektim. Ama oradaydı işte. Yoğunluktan nasibini almıştı. Biradan bile belli oluyordu yorgunluğu, göz altları hafiften çökmüş, uykusuzluktan gözlerinin içi kırmızı kesilmişti.

Hastası olduğu tahmin ettiğim biriyle konuşuyordu. Oldukça ciddiydi ama adamın söylediklerini sakince dinleyip bazı söylediklerine de tebessümle karşılık veriyordum. Hastasını ugurladıktan sonra o gün de yaptığı gibi eldivenini çıkarıp attı ve yeni bir eldiven giydi.

O sıra ben de yanına gitmek birkaç adım attım. Eve dönme fikri de aynı anda kafamın içindeydi ama Ayşe hanım geldiğimi muhtemelen Deniz'e söylerdi ve ben yine düşünmeden taşınmadan harekete geçtiğim için kendime kızar otururdum.

Kendime bir söz vermeliydim. Bundan böyle düşünerek taşınarak, her türlü ihtimali değerlendirerek öyle yola çıkacaktım. Ne uygulardım ama... Uygulamak zorundasın Mavi, sus!

Deniz sıradaki hastasını beklerken yanına uzun boylu biri yaklaştı. Bu adamı da tanıdım. O günlü sırık arkadaşı.

Arkadaşı Deniz'e bir şeyler dedi. Deniz de başını usulca salladı. Eliyle hastaları muayene ettiği yeri gösterip bir şeyler söyledi. Tabi ne konuştuklarını ne duyuyor ne de anlıyorurdum. O sıra benim de adımlarım durmuştu. Bir an için geri geri yürümek ve buradan çıkma isteğiyle dolup taştım. İtiraf edecek olursam Deniz'in sırık arkadaşı beni biraz germişti. Onun yanında Deniz'e ceketini teslim etmek istemiyordum.

Adımlarım bir iki adım geri gitti. O sıra Deniz sedyelerin olduğu kısma doğru ilerledi. Ben de arkamı dönmek için bir hamle yaptım. Eğer ki derse gelmişsin, Ayşe hanım seni görmüş, derdim ki seni bulamadım. Ayşe hanım da yoğun olduğundan ceketi alarak gittim.

Yalan söylemekten nefret ediyordum!

Asılmış acı çeken suratımla 180 derecelik bir açıyla geri dönmek istediğimde şu an isteyeceğim son şeyden bir önceki şey oldu ve Deniz'in sırık arkadaşı başını kaldırıp buraya baktı. Yüzünün aldığı halden anladığım kadarıyla nereden tanıdıysa artık, beni tanımıştı ve uzun bacaklarıyla hızını alamadan Deniz'in yanına gidip Deniz'in kulağına bir şeyler fısıldadı.

Sonrası da malum... Deniz başını kaldırıp arkadaşının baktığı tarafa, bu tarafa baktı.

Deniz'in kaşları şaşkınca havaya kalktı. Olduğumun aksine mutlu görünmek istercesine hafifçe sırıttım ve kolumu hafifçe kaldırarak Deniz'e el salladım.

Bir yandan da içinde ceketin olduğu poşeti hafifçe sallıyordum. Neden geldiğimi anlasındı.

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin