10. Bölüm

41.4K 1.9K 57
                                    

10. BÖLÜM

Deniz

Tezgâhın üzerindeki birkaç parça bulaşığı hallettikten sonra annemin tarif ettiği kadarıyla kendime küçük bir tencere şehriye çorbası yaptım. Bu akşam nöbetim vardı. Karnımı güzelce doyurup biraz dinlenip sonra da hastaneye geçmeyi planlıyordum.

Çorbamı büyük bir kaseye koyup, bir dilim ekmek ve suyumu da yanıma aldıktan sonra üçlü koltuğuma geçip oturdum. Buraya gelirken annemin beni sıcak tutacağından emin olarak aldığı ve bana hediye ettiği battaniyeme de güzelce sarıldıktan sonra televizyondan rastgele bir sitcom açtım.

Sıcak çorbamı yavaş yavaş içerken bir yandan da televizyon izliyordum. Benim için günün en keyifli zamanlarından biri buydu işte, sevdiğim diziler eşliğinde yemek yemek.

O sıra keyfimin ortasına sıçmak istercesine telefonum çalmaya başladı. Sıçmak istercesine diyorum, çünkü arayanın kim olduğunu ilk saniye gördüm telefonun ekranından.

İlk baş açmasam mı diye düşünmedim değil, ama nihayetinde bu şehirdeki tek arkadaşım diyebileceğim kişi o olduğundan bu fikirden vazgeçtim.

"Buyur kardeşim." dedim yarısını bitirdiğim çorbayı sehpanın üzerine koyarak.

"Naber?" dedi Serco. Yayvan yayvan konuşmasından pek hoşlanmıyordum. Hele bazı zamanlar iş iyice çığırından çıkabiliyor, Serco'yla kavga etme noktasına gelebiliyorduk bu huyu yüzünden.

"İyidir kardeşim." dedim derin bir nefes alıp, içimden sabır dileyerek. "Sen nasılsın, napıyorsun?"

"İyiyim iyiyim." dedi. Bir yandan da araba sesleri, rastgele insan sesleri geliyordu. Dışarıda olmalıydı. "Müsait misin?"

"Yemek yiyordum." dedim. "Akşam hastanede olacağım."

Serco az düşünür gibi duraksadı. Muhtemelen beni bir yere çağıracaktı.

"Hım, öyle mi?" dedi. Sonra da ağzından çıktı bakla. "Dışarıdayım, sen de gelsene. Bir kahve içelim."

"Serco..." dedim beni bulaştırma dercesine. "Hiç keyfim yok. Hem gece için biraz dinlemem gerek. Dedim ya nöbetim var işte."

Serco biraz sinirlenir gibi oldu.

"Abiciğim geliyorsan gel! Yok gece nöbetim var yok bir şey! Karıya kıza çağırmıyoz ha! Bir kahve sözün vardı, bir aydır erteliyon!"

Burun kemiğimi sıkarak içimden derin bir of çektim. Ben bu çocuğa ne zaman kahve sözü vermiştim ya?! Vermemiştim sanki. Verdiysem de hatırlamıyordum ki. Ah Serco, istediğini öyle böyle elde ediyordu bu şerefsiz.

"Tamam lan!" dedim az yükselttiğim sinirli sesimle. "Geliyorum, bağırıp durma!"

"Tamam tamam." dedi biraz önceki nefessizce konuşmasının aksine oldukça sakin çıkıyordu sesi şimdi. "Bekliyorum hadi."

Oyuncu şerefsiz.

"Adres?" dedim. Beni yine tongaya düşürürcesine ikna ettiği için sinirliydim. "Benim yeni evin oradaki kafe mi?"

"Evet üniversitenin oradaki kafede." dedi.

Başımı salladım. Sehpanın üzerindeki yarısı duran ve muhtemelen buz gibi olmuş çorbama bakarken dudaklarım üzgünce bükülmüştü.

Telefonu kapatacakken Serco canhıraş bir şekilde bağırdı.

"Deniz!" diye bağırıp durması ayrıca sinirimi bozmaya başlamıştı ama yine de sakin kalabildim.

"Ne var!" dedim gözlerimi sinirden sıkıca kapatmıştım. Konuşmasını bekliyordum.

"Gelirken atıştırmalık bir şeyler getir be! Burada pastalar falan epey pahalı. Kahveyle içeriz! Deniz?"

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin