Üç saat sonra Hannibal, Will'i uyandırmıştı. Will'in kendine gelmesi biraz zaman almıştı. Hannibal, bu sırada mutfaktaydı. Hazırladığı yemeklerin son kontrollerini yapıp tezgaha tek kişilik servis hazırlamıştı. Will, mutfağa girince kaşlarını kaldırarak, "Jack'i güzel bir akşam bekliyor." yorumunu yaptı.
Hannibal, yarım gülümsemeyle, "Soğuyacak ama yine de beğeneceğine eminim." diye yanıtladı.
Hızlıca son hazırlıklardan sonra arabaya binip Will'in evine doğru yola koyulmuşlardı. Vardıklarında Hannibal, Will'in yalnız vedalaşmak isteyeceğini düşünerek arabadan inmedi.
Will, evine girer girmez köpekleri ona doğru koştu. Will, dizlerinin üzerine çömelip onları kucağına çağırdı. Bu manzara gözlerinin dolmasına yetti. Uzun süre köpeklerin tüylerini okşadı. "Çocuklar, özür dilerim. Ben neden bunu yaptığımı bilmiyorum." Will şimdi gerçekten ağlıyordu. Yine kafasındaki düşünceleri kontrol edemiyordu. Neden, Hannibal ile gitmek istediğini anlayamıyordu. Hayatında köpeklerinden daha değerli bir şey yoktu. Hiçbir değeri olmayan sıradan hayatının tek güzel kısmı köpekleriydi. Ancak, Dr. Lecter, hayatına girdiğinden beri hiçbir şey eskisi gibi değildi. Bir bağlılık hissediyordu. Bugüne kadar hissetmediği bir şeydi. Ve bu bağlılık ona özgürlük sunuyordu.
Will, Winston'ın yanağını koklamasıyla düşüncülerinden sıyrıldı ve dikkatini ona verdi. Winston, sanki bunun bir veda olduğunu anlamış gibi bakıyordu. "Arkadaşlarına iyi bak."
Will, gözlerini silip ayağa kalktı. Çekmeceden çıkardığı kağıt ve kalemle Alana'ya mektup yazdı. Alana'ya bir veda mektubu değildi. Sadece köpeklerinin iyi olacağından emin olmak istediğini belirten birkaç rica cümlesiydi.
Will, saate baktı. Yarım saattir evin içindeydi. Daha fazla bekletmeden odasına gitti ve gerek olmayacağını bildiği halde kıyafet ve eşya aldı. Evden çıkmadan önce köpeklerin mama kabını ve su kabını doldurdu. Kapıdan çıktığında köpeklerin kapıya doğru koştuklarını görmemek için hemen arkasını döndü ve gözlerini kapattı. Eğer arkasına geri dönerse vazgeçerdi, onları bırakamazdı. Bu yüzden yanaklarından birkaç damla akmasına izin verdi ve sonra kendini toparlayıp eliyle gözlerini sildi.
Hannibal, arabanın içinden onu izliyordu. Arabayı eve uzak bir yere park ettiği için ağlayıp ağlamadığını görememişti. Ancak Will, arabaya yaklaştıkça gözlerindeki kırmızılık belli oluyordu. Will, arabanın yanına geldiğinde ilk önce arka kapıyı açıp çantasını bıraktı sonra ön kapıyı açıp hiçbir şey söylemeden emniyet kemerini bağladı.
"Will, eğer-"
"Eminim, Hannibal."
Hannibal, kafasını sallayıp arabayı çalıştırdı. Yol boyunca, yolculuğun nasıl olacağı hakkında konuşmak haricinde konuşmadılar. İlk olarak Paris'e uçacaklardı. Oradan aktarma ile Monaco'ya gideceklerdi. Sahte kimlikler, evraklar her şeyi ayarlanmıştı. Geriye sadece yolculuğa katlanmak kalıyordu.
Havaalanına vardıklarında Will'in beklediğinden daha sorunsuz geçmişti. Biletlerini ayrı ayrı alıp uçağa beraber binmemişlerdi. Jack'in nereye yolcuk yaptıklarını öğrenmesini kolaylaştırmaya gerek yoktu. Uçak yolculuğu boyunca ilk iki saat ikisi de uyanıktı ve sadece oturuyorlardı. Konuşmuyorlardı. İlk uykuya dalan Will olmuştu. Serum iyi gelmiş olsa da üzerindeki halsizlik geçmemişti. Yarım saat içinde Hannibal da uykuya dalmıştı.
İlk uçak yolculuğu sona ermişti. Paris'e varmışlardı. Aktarma saatine kadar yemek yemişlerdi. 3 saatlik daha uçak yolculuklarından sonra Monaco'ya geldiler. Eşyalarını aldıktan sonra Hannibal bir taksi çağırdı. O sırada saatler sonra Will ilk kez konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Forgive You | Hannigram
Fanfiction2. sezonun son bölümüne kadar dizinin gidişatına bağlıyım. Ancak sezonun son bölümünde verilen kararlarda ufak bir değişiklik yaparak 3. sezonu en baştan yazmaya karar verdim. Will, Hannibal ile kaçmayı kabul etseydi, olaylar nasıl evrilirdi?