Will, Hannibal'ın kapısının önünde biraz oyalandıktan sonra kapıyı çaldı ancak cevap gelmedi. Bir kez daha çaldıktan sonra su sesi geldiğini duyunca kapının kolunu kavradı ve çevirdi. İçeri girdiğinde odanın sade gösterişini hayranlıkla inceledi. Evin ana yatak odası olduğu belli olan oda, adeta Hannibal'ın olduğunu haykırıyordu. Eşyaların yerleştirilme biçimi genel olarak kendi odasıyla aynıydı ancak dekoratif eşyalar odayı daha çok zenginleştirmişti. Duvardaki tablolar, şömine üzerine konulmuş pahalı şamdan ve biblolar, odanın ambiyansına uyum sağlayan kitaplık ve pikap sehpası; her şey ile Hannibal'ın zevklerinin yansıması gibiydi. Ayrıca odanın köşesinde mini buzdolabı ve onun üzerinde duvara sabitlenmiş raflarda içkiler için ayrılmış bir alan vardı. Şöminenin hemen yan tarafında kapısız bir giriş vardı. Bakmasına gerek kalmadan buranın giysi odası olduğunu anladı.
Will, biraz ilerleyip içeriye göz attığında giysilerinin hastalıklı bir düzenle dizilmiş olmasına göz devirdi. Su sesinin kesildiğini duyunca nerede duracağını bilemeyerek yatağın ayak ucuna oturdu ve bekledi. Banyo kapısı açıldığında Will, kafasını kaldırıp Hannibal'ın şaşırmış ifadesine baktı.
"Ben- konuşmak için geldim."
Hannibal, belindeki gevşek havluyu sıkarken mırıldandı; "Üzerimi giymemi bekleyebilir misin yoksa acil mi?"
"Hayır, acelesi yok" dedi, kafasını iki yana sallayarak. "Lütfen, giyinin."
Hannibal, yüzündeki buz gibi ifadeyi koruyarak kafasını salladı ve giyinme odasına doğru yürüdü. Odanın loş ışığı, Hannibal yürüyünce başka bir açıyla yüzüne vurdu ve yüzünde açtığı yaraları net bir şekilde gördü. Göz altı koyu halkalar şeklinde morarmıştı ve gözü kanlanmıştı. Dudağındaki yarık kurumaya başlamıştı. Will, suçluluk hissiyle dudağını ısırdı. Hannibal, giyinceye gittiğinde, buz olmasını umarak mini buzdolabının buzluğunu açtı ve şansı yaver gitti. İçinden buz kalıbını aldı ve eski yerine geçerek Hannibal'ın gelmesini bekledi.
Hannibal, döndüğünde gri bir gömlek ve siyah bir pantolon giyiyordu. Küçük bir havluyla saçlarından damlayan suları aldı ve ellerini saçlarından geçirerek dağıttı. Hannibal, gözlerini Will'e çevirdi ve elindeki buz kalıbına kaşlarını kaldırarak baktı. Will, ayağa kalkıtı. Hannibal'ın önüne geçti ve buz kalıbını gözünün altına hafifçe bastırdı.
Hannibal, şaşkınlığını gizleyemeyerek,"Önce döv, sonra sev." dedi ve alayla konuşmaya devam etti: "Bu bir taktik mi?"
"Üzgünüm." Gözlerini Hannibal'ın boynuna indirerek, "Kontrolümü kaybettiğim için. Düşüncelerimi toparlayamadım."
Hannibal, gerçekten şaşırmıştı. Beklediği tavır bu değildi. Hannibal'ın tepki vermesini beklemeden konuşmaya devam etti: "Yanılıyorsun. Ben senin kontrolün altında değildim. Bu kararı kendim verdim. Buradayım çünkü yanında olmak istedim." Will, bakışlarını Hannibal'dan uzak bir konuma çevirerek düşündü. Hislerini daha açık bir şekilde ifade etmeliydi. Titrek ve fısıltılı bir sesle, "Abigail." dedi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Abigail'i görünce- Ben ne tepki vereceğimi bilemedim. Ona ihanet etmiş gibi hissettim. O an, daha çok kendime kızdım, Hannibal. Seni incitmek istemedim. Artık istemiyorum."
Hannibal, aniden Will'in buzu tutan bileğini yakaladı ve buzu yüzünden uzaklaştırdı. Will şaşkınlıkla kaşlarını çattı ve Hannibal'a baktı. "Bunu biraz daha uzun tutarsan cildim yanmaya başlayacak ve ben, bunu, yeni bir saldırı girişimi varsayacağım." dedi, muzip bir şekilde.
Will, içtenlikle sırıtarak, elini indirdi ve "Üzgünüm, farkında değildim." dedi. Hannibal'ın hasarlı yüzünü inceleyerek, "Acıyor mu?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Forgive You | Hannigram
Fiksi Penggemar2. sezonun son bölümüne kadar dizinin gidişatına bağlıyım. Ancak sezonun son bölümünde verilen kararlarda ufak bir değişiklik yaparak 3. sezonu en baştan yazmaya karar verdim. Will, Hannibal ile kaçmayı kabul etseydi, olaylar nasıl evrilirdi?