(Hannibal: Boris Jakov
Abigail: Claire Jakov
Will: Joseph Wilson)
Will, tüm gece düşünmekten uyuyamamıştı. Sabaha karşı uykuya dalabilmişti. Hannibal, hafta sonları saat 8:30'da uyanırdı. Will, -belki buzları eritecek bir hareket olması dileğiyle- kahvaltıyı hazırlamak için 8'e alarm kurmuştu.
Alarm sesiyle uyandığında, uykusuzluktan dolayı gözlerinin ağrıdığını hissediyordu. Yüzünü yıkadıktan sonra altına pantolon giyip odadan çıktı.
Mutfakta ne yapacağına karar vermesi zaman almıştı. Aksiyona gerek olmadığını düşünerek omlet yapmaya karar verdi. Malzemeleri hazırladıktan sonra omletin yetersiz kalacağını düşünerek, yanında krep yapmaya karar verdi.
Will, krepleri hazırladıktan sonra -hemen soğumasın diye- omleti pişirmeye başlamadan önce masayı hazırladı. Saatini kontrol etti. Saat tam 8:30'du. Aynı anda evde Hannibal'ın alarm sesi yankılanmaya başladı. Ancak alarm sesi olması gerekenden fazla yakın geliyordu. Biraz sonra mutfağın çaprazında kalan çalışma odasının kapısı açıldı ve Hannibal, dışarı çıktı. Saçlarındaki dağınıklık ve dün giydiği kıyafetleriyle, geceyi koltuğunda uyuklayarak geçirdiğini belli ediyordu.
Will, Hannibal'ı dalgın dalgın incelerken elindeki tava tezgaha çarptı. Çıkan ses ile Hannibal, aniden mutfağa doğru baktı. Will'le göz göze geldiğinde tehlike sinyali çalan gözleri, anında şaşkınlıkla yumuşadı. Mutfağa doğru yürümeye başladı. Will, işine konsantre olmak için gözlerini tezgaha ve çırpılmış yumurtaya dikti. Bu saniyelik an bile Will'i soğuk soğuk terletmeye yetmişti.
Hannibal, mutfağa girdiğinde, boğuk bir sesle, "Günaydın." dedi.
Will, gerginliğini belli etmemek için omlet hazırlığına geri döndü. "Günaydın, kahvaltı beş dakikaya hazır olur." dedi, yumurtaları tavaya dökerken.
Hannibal, "Hızlı bir duş alıp geleceğim." dedi, ocaktaki tavaya göz atarken. Will, kafasını salladığını gördü ve vakit kaybetmeden mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldi.
Dün gece, Hannibal için de düşüncelerde boğularak geçmişti. Çalışma odasına kendini kapattıktan sonra sayfalarca resim çizmekle uğraşmıştı. Bu sırada rahatlatmak için içtiği çayı bitirmeden viski doldurmuştu. Bir süre sonra günün yorgunluğu ve viskinin etkisiyle koltukta sızmıştı.
Duştan sonra hızlıca giyindi ve saçını kurutmakla uğraşmadan aşağıya indi. Salona girdiğinde Will, telefonla konuşuyordu.
"...sen haber verirsin ona göre geliriz."
"Tamam, görüşürüz."
Will, telefonu kapatıp Hannibal'a döndü. "Abigail." diye açıklama yaptı. Hannibal, kafasını salladıktan sonra masada yerine oturdu. Will, oturmadan önce bardaklarına portakal suyu doldurdu. Dün gecenin gerginliği azalmış olsa da devam ediyordu. Will, konuyu açıp açmamak konusunda kararsız kalmıştı. Nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını bilmiyordu. Her şeyi daha beter hale getirmek istemiyordu.
Yemeye başladıktan kısa bir süre sonra Will, Hannibal'a baktı ve "Hannibal." diye seslendi.
Hannibal, portakal suyunu ağzına götürürken, "Efendim." dedi.
"Ben, terapiye geri dönmek istiyorum."
Hannibal, şaşırdığını gizleme gereği duymadan kaşlarını kaldırdı. "Benimle mi?" diye sordu, emin olmak için.
"Evet. Tabi eğer sana sorun olmayacaksa." Will, yemeye devam etti.
Hannibal, düşünerek birkaç saniye Will'in tabağındakileri yemesini izledi. "Bunu istemeni takdir ediyorum ve terapistin olmaktan memnun olurum. Ancak bunun yararlı olup olmayacağından endişeleniyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Forgive You | Hannigram
Fanfiction2. sezonun son bölümüne kadar dizinin gidişatına bağlıyım. Ancak sezonun son bölümünde verilen kararlarda ufak bir değişiklik yaparak 3. sezonu en baştan yazmaya karar verdim. Will, Hannibal ile kaçmayı kabul etseydi, olaylar nasıl evrilirdi?