"Abigail."
Abigail, yanaklarından yaşlar süzülürken Will'e doğru birkaç adım attı ancak Will, eliyle dur işareti yapınca olduğu yerde kalakaldı. Will, kafasını iki yana sallayarak, "Hayır, bu gerçek değil. Ben yine lanet olası bir kabusun içerisindeyim, değil mi?" dedi ve Hannibal'a doğru baktı.
Abigail, "Will-" deyip dudaklarını birbirine bastırarak hıçkırığını yutmaya çalıştı.
Hannibal'da ayağa kalkmıştı ve Will'e yaklaşarak, "Bu, kabus ve ya halüsinasyon değil, Will." dedi ve ellerini Will'in omuzlarına koyarak, Abigail'e doğru yönlendirdi. Will, elini Abigail'e uzattı. Abigail, iki adım daha yaklaşarak, Will'in elini tuttu.
Will, inanamaz bir şekilde kafasını iki yana sallıyordu. Abigail'in elinin sıcaklığını hissediyordu. Kabuslarındaki gibi değildi. Kabuslarında hep elleri buz gibiydi. Bu, gerçekti. Abigail, gerçekti. Abigail, yaşıyordu. Will'in, bir anda farkındalık yaşayarak gözleri parladı ve sanki biraz daha geç kalırsa uçup gidecekmiş gibi Abigail'i elinden çekip göğsüne yasladı. Dakikalarca birbirlerine sımsıkı sarılarak ağladılar.
Daha sonra Abigail, kafasını kaldırıp Will'e baktı. Gözleri ağlamaktan şişmişti. "Will, ben özür dilerim. Biz sadece-"
Will, Abigail'in yanaklarındaki yaşları silerken, "Şşş" diyerek susturdu. "Şimdi hiçbir şeyin önemi yok. Sen yaşıyorsun." dedi ve tekrar, Abigail'i göğsüne yasladı.
Hannibal, boğazını temizledikten sonra, "Hadi, masaya geçelim. Yemekler soğuyacak." dedi.
Hannibal'ın sesini duyunca ikisi de irkilip birbirlerinden ayrıldılar. Will, o dakikalarda Hannibal'ın varlığını unutmuştu. Yanaklarını silip Hannibal'a doğru döndü. Hannibal, daha önce görmediği kadar karanlık bir ifadeyle bakan bir çift mavi gözlerle karşılaştı. Gözlerinden alev saçıyordu. Ölümcül bakışlarını Hannibal'dan ayırıp Abigail'e çevirdiğinde bakışları anında yumuşadı. Herkes masadaki yerine aldıktan sonra bir ölüm sessizliği çöktü. Will'in içinde patlamak üzere olan bir bomba yatıyordu ama kendini tutuyordu. Abigail'in yanında bunu yapmayacaktı. Hannibal, bunu biliyordu ve bunu tetiklememek için tek kelime edememişti.
Bir süre sessizce yemek yediler. İkisi de yaramazlık yapmış çocuklar gibi Will'in bir şey söylemesini bekliyordu. Will ise ağzına gelen her şeyi söylememek için kendini sakinleştirmeye çalıyordu.
Sonunda konuştuğunda yemekleri bitmek üzereydi.
"Abigail?" Abigail, kafasını kaldırıp Will'e baktı ve devam etmesini bekledi. "Neler olduğunu bana tüm detaylarıyla anlatır mısın?" Will'in sesini nazik tutmaya çalıştığı çok aşikardı. Hannibal'ın yüzüne bile bakmamıştı, sadece Abigail'e odaklanmıştı.
"A- Ben nereden başlayacağımı bilmiyorum."
"Lütfen rahat ol, Abigail. Hikayenin sadece senin tarafından nasıl ilerlediğini bilmek istiyorum." Sesi, korkutucu derecede soğuk geliyordu. Ancak bu Abigail'e karşı değildi ve bu masadaki herkes bunu çok iyi biliyordu.
"Seni, uçakta bıraktıktan sonra eve geri döndüm. Eve geldiğimde Hannibal, mutfaktaydı. Hannibal'ın taklitçi ve Chesapeake Ripper olduğunu anladığımda beni öldüreceğini sandım. Bir bakıma da öyle oldu. Hannibal, bir oyun oynayacağımızı ve oyunun sonunda seninle burada buluşacağımızı söyledi." Abigail, tekrar ağlamaya başlamıştı. "Bugüne kadar seni bekliyorduk. Buraya gelene kadar yaşadıkların için üzgünüm, Will. Öldüğümü düşünmen gerekiyordu. Bir araya gelebilmemiz ancak bu yolu izleyerek mümkün olabilirdi."
Will, sinirlerine hakim olamayıp donuk bir ifadeyle kahkaha attı. Abigail, Hannibal gibi konuşuyordu. Onu da kendine benzetmeyi başarmış, diye düşündü. Gülmesi durunca dudaklarını yalayıp başını öne eğip bir baba edasıyla konuştu: "Senin hiçbir suçun yok, Abigail. Sen yanlış bir şey yapmadın. Kendini üzmene gerek yok. Senin hayatta olman senden isteyebileceğim tek şey." Will, gözlerini tavana çevirip o günleri hatırlamaya çalıştı. "Senin ölümünün sorumlusu hep benmişim gibi hissettim. Hiç hak etmediğin bir hayat yaşadın ve sana güzel günler yaşama vaatleri verdikten sonra seni kaybetmiş olamak; beni mahvediyordu. Şimdi buradasın ve beni daha mutlu edebilecek bir şey olamaz. Seni bir daha yalnız bırakmayacağım, Abigail. Sana söz veriyorum." Will, yine Hannibal orada yokmuş gibi Abigail'e konsantre olmuş bir şekilde konuşuyordu. "Şimdi, izin verirsen Dr. Lecter ile biraz konuşmak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Forgive You | Hannigram
Fanfiction2. sezonun son bölümüne kadar dizinin gidişatına bağlıyım. Ancak sezonun son bölümünde verilen kararlarda ufak bir değişiklik yaparak 3. sezonu en baştan yazmaya karar verdim. Will, Hannibal ile kaçmayı kabul etseydi, olaylar nasıl evrilirdi?